Neden Başarısız Oldum?

Başarı ile altından kalktığım birçok projenin yanında başarısızlıkları da beraberinde getirenler oldu. Geriye dönüp baktığımda sebeplerini görebiliyorum.

Yazan: DigitALL Entertainment Network ve Merlin’in Kazanı Kurucusu Murat Oktay 

Yaklaşık 25 senedir kendi işini yapan biri olarak, yıllar içinde ortaya çıkıp kaybolan yüzlerce projeye tanık oldum. İnsanlarımız harika projeler oluşturuyor, tamamlıyor ve piyasaya sunuyor. Bu projelerin yüzde 99’u ise çöpte son buluyor.

Kaybolan onca yıllık sermaye ve emeğin ise ülke ekonomisine zararı belki de milyarlarca dolar. Ama daha da büyük kayıp, birbirinden değerli insanların motivasyonunu yitirip, belki de tüm hayatını ortaya koyduğu projede girdiği borç batağından kurtulamaması ve bir daha iş üretemez duruma gelmesi.

Peki biz neyi bilmiyoruz da böylesine değerli bir kaynağı değerlendiremiyoruz?

Başarısız Projelerin Temelinde Ne Yatıyor?

Bunun birçok sebebi var. Kendi tecrübelerimden yola çıkarak, en önemli gördüğüm bir kaçından bahsedeceğim.

Pazarlama

Belki de en büyük eksiğimiz. Benim de yıllarca hep izlediğim ve acımasız bir şekilde sonuçlarını yaşadığım “Ben en iyisini yapayım, nasıl olsa değerini bilecek insanlar olur” düşüncesi. Ne yazık ki öyle olmadığı da tecrübelerle sabitlendi. Ürününüzü satabilmeniz, belli bir noktaya kadar kalite ile olur. Çok şanslı değilseniz, onun satış kapasitesi de oldukça sınırlı. Halbuki önünüzde erişebileceğiniz koskoca bir dünya varken yakın çevreniz ile sınırlı kalmak kadar büyük bir hata olabilir mi?

“İşinizi sizden daha iyi tanıtacak kimse yoktur”. Bunun her düşündüğümde aklıma Steve Jobs’un iPhone’u tanıttığı ilk lansman gelir. Elbette “ürününüzü tanıtmak için öylesine büyük bir lansman yapın” demiyorum. Ancak iPhone’u öyle bir anlatmıştı ki piyasada neyin eksik olduğunu, insanlara ne şekilde sunması gerektiğini doğru hesaplamıştı. Etkinliğin sonunda ayakta alkışlayan gazetecileri görünce her şeyin ortada olduğunu anlamıştım. Pazarlama hem basit olmalı hem de karşınızdakine ürününüze ihtiyacı olduğunu hissettirebilmekti.

Piyasayı doğru analiz ederek, yola çıkmak en doğrusu. “Ben bunu yapacağım, tek isteğim bu derseniz” sonunda yıkım kaçınılmaz oluyor.

Yeterli bütçeniz olmayabilir. Ama günümüz teknolojisi bu konuda da inanılmaz fırsatlar sunuyor. Sunumunu doğru yaptığınız sürece videonuzu çekip Youtube’a atmanız bile inanılmaz bir etki yaratabilir.

Taklitçilik

Başarılı olan bir ürünü gördüğümüzde hemen benzerini piyasaya sunup, onun yarattığı dalgadan hız almak istemek insanoğlunun doğasında var. Videocuların durumu geliyor aklıma. 80-90’lı yıllarda onlardan film kiralardık. Öylesine bir başarılı bir iş modeli olmuştu ki kısa sürede mahalledeki videocunun yanında birkaç tane daha açıldığını gördük. Her ne kadar ilk açılan her zaman pastanın büyük kısmını toplasa da günün sonunda hep birlikte birbirlerini batırdılar.

Halbuki özgünlük, farklı değerler katabilmek işin çok daha uzun süreli olmasını sağlayabilirdi. Belki o firmalar yatay değil de dikey olarak büyümeyi tercih etseler bugün hala isimlerini anıyor olabilirdik.

Vur-kaç yöntemi ile açılan bu firmaların çoğu hem paralarını batırdı hem de emeklerini. Daha da kötüsü başarılı olabilecek diğer işlere de zarar verdi. Buradan da iş ahlakı konusuna varıyoruz.

İş ahlakı

Belki de en büyük sıkıntı. Ne yazık ki yaşadığımız deprem bunun en önemli örneklerinden biri. Cebimize fazladan para koyabilmek adına hem projemizin kalitesinden ödün verip hem de olduğundan farklı bir şekilde satmak kendinize atabileceğiniz en büyük kazıktır. Kısa süreli kazançlar, daha uzun süreli sorunları da beraberinde getiriyor.

Bunu sadece işin sahibi anlamında söylemiyorum. Proje ekibi için de aynı durum söz konusu. Hastalık ya da başka bir bahane ile işe gitmeyip ya da rahatlıkla iş teslim süresi içinde bitiremediği görev için bahane üretip firmayı da zarara uğratan toksik çalışan kitlesi de işin ölmesine sebep oluyor. Bizzat yaşayarak da gördüm. O yüzden doğru kontrol mekanizması şart.

Projeniz bir insan gibidir. Hastalanan uzvun vücuttan atılmaması ölüme kadar sebebiyet doğurabilir. Herkes her iş için uygun olmayabilir. O yüzden olmuyorsa yolları ayırmak şart.

Ama unutmayın, bunu bir koz olarak kullanmak da ahlaksızlığa giriyor. 🙂

Paylaşımsızlık

Sorunlardan biri de bu. Projenizi daha iyiye taşıyabilmek için yatırım alabileceğiniz durumlarda yatırımcınız ile paylaşmamak ya da “ucundan accık” dercesine bir kısmını göstermek olmuyor. Sonuçta alacağınız yatırım ile 10 kazanan projenize 1000 kazandırabilirsiniz. Sadece elinizde kalan yüzde 10’luk hissesi ile bile tek başınıza kazandığınızın on katını kazandığınızı görebilmeniz lazım.

Keza tam tersi durum da var. Firmanıza/projenize küçük bir yatırım yaparak, elinizdekinin tamamını almak isteyenler de oluyor. Zamanında Merlin’in Kazanı için çok büyük basın/yayın kuruluşu sadece birkaç aylık kazancımız kadar teklif ile gelmişti. Cevabım çok basit ve net olmuştu: “Lütfen bir daha beni aramayın”

Belki pazarlık aşamasına gelebilsek çok daha yüksek rakamlara ulaşılabilirdi. Ancak yaklaşım bu olunca sonucunda kandırılmaya çalıştığınızı görüyorsunuz.

Patlayacak bir fikrim var. Hemen yola çıkmalıyım.

Belki de benim en büyük düştüğüm hata bu oldu. Parlak olduğuna inandığım yüzlerce fikri hayata geçirmeye çalıştım. Kimileri başarılı olurken kimileri de başarılı olan diğer projeleri alaşağı etti. Düzgün planlama yapmadan yola çıkılan işler başarısızlığa mahkum. Elbette bu noktada beklentiniz çok önemli. Ancak projenizi geleceğiniz için düşünüyorsanız zaten bu noktaya kadar okumazdınız.

İnandığınız fikrin bir başarısızlık hikayesi olmaması için araştırmalarınızı yapmadan yola çıkmayın. Hele ki çaresizlikle. Hepimiz çalışmaya mecburuz. Gönül isterdi ki elde etmek istediğimiz her şey bize altın kap içinde sunulsun ancak öyle bir dünyada olmadığımızı biliyorsunuz. O yüzden sektör analizini iyi yapın. Daha da doğrusu, ortaya koyacağınız işe insanların ihtiyacı olup olmadığını görün. Bunu onlara “EN BASİT” şekilde sunun. Eklemek istediğiniz çok değerli ögeler olabilir. Ancak önce projenizi tanımalılar ki sonrasında vereceklerinize hazır olsunlar.

iPhone örneği ile başlamıştık, onunla bitirelim. Bir akıllı telefon üretmek istiyorsunuz ve bugüne kadar üretilen tüm telefonlardan çok daha üst seviyede özellikleri olmasını planladınız. İnsanlar sizin ürününüzü tanımazken bir de onlara sunacağınız yeni kullanım yöntemlerini kullanmak istemeyecektir. “Yenilikçi olmayın” demiyorum. İlk çıkışınızı kullanım kolaylığını göz önünde bulundurarak yapın. “Benim ürünüm bu, isteyen kullansın, istemeyen kullanmasın” derseniz, emin olun ki kullanılmaz. Ayrıca projede “şu da olsun”, “bu da olsun” derken içinde boğulup, hiç ortaya çıkaramama ihtimaliniz de var. Unutmayın ki projenizi belli bir sermayeye çerçevesinde geliştirip tamamlamak zorundasınız. Sonrası inada girer. Faydadan çok zarar getirmesi de oldukça muhtemel.

Sonuç olarak…

Bunlar tamamen kişisel tecrübelerden derlenerek elde edilen bilgiler olduğu için kitaplarda yazanlardan farklı bir bakış açısına sahip olabilir. Ancak işin mutfağı her zaman kendi koşullarını oluşturur. Elbette başınızı işinize gömüp ortaya muhteşem eserler de koyabilirsiniz. Ancak satamadıktan sonra bir anlam ifade etmiyor.

#pazarlama #girişimcilik

Sizin de bu konuda söyleyecekleriniz mi var?