Geçtiğimiz aylarda Türkiye operasyonunu küçülten, hatta Türkiye’yi terk ediyor eleştirilerine maruz kalan Intel’in yeni Türkiye Genel Müdürü Yalım Eriştiren basının karşısına çıktı, sorularımızı cevapladı. Toplantıdan aldığımız notları sizlerle paylaşıyoruz.
Intel Türkiye Genel Müdürü unvanıyla geçtiğimiz hafta ilk kez basının karşısına çıkan Yalım Eriştiren, Intel’in Türkiye’deki yeni yapılanmasının detaylarını ve şirketin önümüzdeki dönem planlarını paylaştı. Yaptığı kısa sunumda Intel’in dikey sektörlere özel çözümler sunan bir organizasyona dönüştüğü bilgisini veren Eriştiren, yapay zeka, derin öğrenmeye dayalı teknolojiler ve otonom araçlar gibi konulara özellikle eğileceklerinin altını çizdi.
Türkiye’de ve dünyada genç işsizlik sorununun önemli bir noktaya ulaştığına da dikkat çeken Eriştiren, bu sorunun çözümünün girişimlere yatırım yapmaktan ve girişimleri özendirmekten geçtiğini söyledi. 2017’nin sonlarına doğru genç işsizlere yönelik sınırlı sayıda ülkede hayata geçecek edilecek bir programa Türkiye’nin de dahil olması sağladıklarını söyleyen Eriştiren, bunun önemli bir gelişme olduğunu ifade etti.
Intel’deki Küresel Değişimin Türkiye’ye Yansıması
Intel’in 2016 yılında yaşadığı ve diğer bazı ülkelerle birlikte Türkiye’ye küçülme olarak yansıyan organizasyonel değişimi “şirketin pazara göre yeniden yapılanması” olarak tanımladı. Şirketin önceliklerindeki değişimi bağlı olarak bazı bölgelerde organizasyonları birleştirme yoluna gittiklerini söyleyen Eriştiren, “Intel artık dikey sektörler üzerinde uzmanlık geliştirmeye odaklanacak. Her sektöre teknoloji olarak dokunan yatay ağırlıklı bir organizasyon yapısından çıkıp, belirlediğimiz öncelikli alanlarda uzmanlık ortaya koyan bir çalışma anlayışını benimseyeceğiz” dedi.
Eriştiren’in paylaştığı bilgilere göre bu alanlar telekom, finans, enerji, sağlık, üretim, otomotiv, kamu, eğitim gibi alanlar yer alıyor. Her bir alanın başındaki direktör de teknoloji ağırlıklı değil, ilgili endüstriye yıllarını vermiş, alanında uzman, çözüm üretme noktasında geri bildirimler yapacak tecrübeli yöneticilerden oluşuyor. Intel, Türkiye’de söz konusu alanların hepsinden birden olmasa da telekom, finans, kamu, eğitim ve ulaşım gibi alanlarda yer almaya devam edecek.
Intel geçmişte de Türkiye’deki organizasyon yapısında büyük dalgalanmalar yaşamış bir şirket. Hatta son organizasyonel değişiklikle birlikte Türkiye’deki koşulların değişimi karşısında en kırılgan şirketlerden biri olduğuna dair büyük eleştiriler aldı. Eriştiren’e sorduk, Türkiye’de yeniden büyümek için ne gerekir?
“Intel Türkiye’de yeniden büyümemesi için bir sebep yok” diye yanıtladı Eriştiren. “Türkiye’de ciro ve karlılıkta hiçbir zaman büyük değildik. O nedenle kendimizi inovasyonla öne çıkarmak istiyoruz. Sesimizi duyurmak istiyoruz. Bunun için Intel’in kaynaklarını Türkiye’ye aktarmanın yoluna bakıyoruz.”
Maker Kültürünü Yaygınlaştırmak Çözüm Olabilir mi?
Özetle Intel’in Türkiye’deki büyüme umutları Türkiye’de girişimcilik ve inovasyon ruhunun filizlenmesine bağlı. O nedenle Eriştiren ve ekibinin ana önceliklerinden biri Türkiye’de bu kavramların gelişimine destek olmak. Bunun önemli ayaklarından birini maker kültürünün yaygınlaşması oluşturuyor.
“Maker tarafını önemli görüyoruz” diyor Eriştiren. “Uygulama ekonomisinin yazılım tarafında çığır açmasının ardından, 2010 yılından sonra Arduino gibi platformlar eşliğinde, tüketim kültürünün üreten ve keşfeden bireyler eşliğinde üretime dönüştüğü maker hareketinin dünya genelinde yükseldiğine tanık olduk. Böylece donanım ve yazılımın bir araya geldiği katma değerli ürünler çıkıyor. Bu konu belli bölgelerde çok büyük hız kazandı. Örneğin İtalya ABD’de maker kültürüne büyük önem veriliyor. Biz bunu bir üretim kültürü olarak görüyor ve yaygınlaşmasını istiyoruz. Çünkü büyüyene kadar tüketime alıştırılan çocuk, büyüdüğünde tüketmeye devam ediyor. Oysa bu çocukları erken yaşta kendi başlarına bir şeyler yapmanın keyfini aşılamak lazım.”
Eriştiren, maker hareketini bir düşünce sistematiği olarak tanımlıyor. “Bu sayede problemi ve çözümü tarif etmeyi öğreniyorsunuz” diyor Eriştiren. “Çocuklar analitik düşünce, problem tanımlama, problem çözme, eleştirel düşünce gibi yeteneklere kavuşuyor. Hayat boyu öğretme yetkinliği kazanıyor. Bunu çocuklara çabuk verirseniz çocuk erken yaşta üretmeye başlar, üretim kültürü gelişir.”
Intel Türkiye’de bununla ilgili aktif çalışmalarda da bulunmuş. Birçok sivil toplum kuruluşu ve inisiyatifte yer almış, 40 üniversiteye 1.000 adet board hibe etmiş.
Yine de Eriştiren üniversite çağlarının bu iş için geç olduğunu, bu işin ilköğretim seviyesine indirilmesi gerektiğini söylüyor.
Bundan Sonra ne Olacak?
Küresel anlamda Intel’i zorlu bir gelecek bekliyor. Mobil dünyanın iki kaybedeni olan Microsoft ve Intel’in bugüne dek sürdürdüğü sinerjiyi tanımlamak için kullanılan Wintel birlikteliği, Microsoft’un Windows Server’in ARM işlemcilerde ve Windows 10’un Snapdragon işlemcilerde çalışacağını açıklamasıyla önemli bir darbe aldı. Yapay zeka ve makine öğrenme gibi birçok işin paralel yapılmasını gerektiren konularda AMD ve NVIDIA’nın ekran kartlarının genel amaçlı işlemcilere göre çok daha verimli çözümler ortaya koyduğunu endüstri keşfetmiş durumda. Üstüne AMD yeni nesil Ryzen işlemcilerle Intel’in masaüstü işlemci hakimiyetini fiyat/performans anlamında ciddi şekilde zorlayacağa benziyor.
Şirket hatta bir ara giyilebilir teknolojilere merak saldı ama o işin de geçici bir heves olduğu ortaya çıktı. Bu alanda sözü edilebilecek bir ürün de ortaya koyamadı.
Tüm bunlar, mobil treni çoktan kaçıran Intel’in baskın olduğu alanlarda da artık rahat olamayacağının önemli bir göstergesi.
Dünya eski dünya değil ve belli ki Intel’i rekabette zorlu bir süreç bekliyor. O nedenle şirket akıllı araçlar ve endüstri 4.0 otomasyonu gibi yeni kavramların kalbinde yer almak, bilgisayarların ötesine geçip geleceğe yön verecek gömülü sistemlerde daha fazla yer bulmak için dikey uzmanlıklarını geliştirme peşinde. Yaşanan organizasyon değişikliğinin temel sebebi bu.
Acaba bu yeni dönem yeni bir yükselişin başlangıcı mı olacak, yoksa bir zamanlar akıllı telefonlardaki yükselişi zamanında göremeyen Nokia’nın başına gelenler gibi Intel’in de gerilediği bir süreç mi göreceğiz? Bu soruların cevabını zaman gösterecek.
Şimdilik Türkiye için hayal ettikleri güzel şeyleri başarmalarını dileyelim ve yazımızı sonlandıralım.