IBM, bilgi birikimini ve teknolojisini sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde sivil toplum kuruluşlarının hizmetine sunmak için sürekli bir arayış içinde. IBM’in bu konudaki arayışını, vaatlerini, planlarını ve bugüne kadar yaptıklarını IBM Türk Kurumsal İlişkiler Müdürü Ceyhun Göcenoğlu ile konuştuk.
Bundan yaklaşık 100 yıl önce bilgi işlemin kaynağından başlayıp, yapay zekanın derinliklerine uzanan bir şirket IBM. Kocaman bir odayı dolduran ana bilgisayarlardan her gün kullandığınız kişisel bilgisayarlara kadar pek çok teknolojinin mucidi veya öncüsü. Bugün bulut üzerinde yaşayan ve kullanırken varlığını bile hissetmediğiniz bilgi işlem anlayışının mimarlarından biri.
Bu aralar cildinizdeki küçük lekenin kanser belirtisi olup olmadığı konusunda doktorlara yardımcı olan, piyasalardaki hafif bir esintinin fırtınaya dönüşüp dönüşmeyeceğini hisseden, on günlük hava durumu tahminlerinin raflarınızdaki ürüne nasıl yansıyacağını öngören yapılar üzerinde çalışıyor. Geleneksel depolama altyapılarından nasıl çalıştığını hala tam olarak çözemediğimiz kuantum bilgisayarlara kadar, teknoloji adının geçtiği yerde dokunmadığı alan yok.
Tüm bunların yanında şirketin hemen her gün dokunduğu, ama üzerindeki teknoloji algısı nedeniyle çoğu kişinin farkında olmadığı bir alan daha var: Sosyal sorumluluk, yani toplumsal yaşamın ve insan hayatının iyileştirilmesi için gösterdiği çabalar.
IBM Türk Kurumsal İlişkiler Müdürü Ceyhun Göcenoğlu Türkiye’de bu alanda pek çok başarılı işin altına imza attıklarını ve daha fazla ihtiyaç sahibine ulaşmak için bu alandaki faaliyetlerinin daha fazla duyulması gerektiğini söylüyor. “Özellikle eğitim, sağlık, sosyal kalkınma ve afet yönetimi odaklı pek çok projede yer alıyor ve faaliyet gösteriyoruz. Eminim ki bu alanda yapabileceğimiz daha çok şey var. Bunun için neler yapabileceğimize, nasıl yardımcı olabileceğimize dair farkındalık oluşturmak bizim için çok önemli” diyor Göcenoğlu.
Veriye Dayalı Hikayeler Peşinde
Göcenoğlu, IBM’in sosyal sorumluluk projelerine destek anlayışını Türkiye’deki sosyal sorumluluğa odaklı kuruluşların veri temelli hareket etmelerini sağlamak ve teknolojiyi kullanarak daha fazla değer üretmelerine yardımcı olmak olarak açıklıyor. “Bizim yapmak istediğimiz derneklerin kendi potansiyellerini keşfetmelerine yardımcı olmak” diyor. “Bu nedenle öncelikle mevcut kaynaklarını daha verimli hale getirecek, daha fazlasını başarmalarına yardımcı olacak kurgulara odaklanıyoruz. Fayda sağlayacak fikrin teknoloji yardımıyla nasıl en iyi şekilde hayata geçirileceğini kurgulamayı, bunun için gereken bilgi ve teknoloji altyapısını sağlamayı hedefliyoruz.”
IBM, bu nedenle sosyal sorumluluk anlayışında veriye dayalı hikayeleri çok önemsiyor. “Derneklerin çoğunun yaptıkları işlerde ölçme ve değerlendirmeye ihtiyacı var” diyor Göcenoğlu. “Bir programı hayata geçirdiğinizde ortaya koyduğunuz toplumsal etkiyi ölçmeniz gerekir ki, ortaya koyarak daha fazla destek alabilesiniz. Bunun için veriyi toplamaya, birleştirmeye, yorumlamaya ihtiyacınız var. Bu bizim iyi bildiğimiz, hakim olduğumuz bir alan.”
Kurum ve Çalışanları İyilik İçin El Ele
IBM, veri yoluyla derneklerin kapasitesini güçlendirme noktasında pek çok farklı metodolojiyi bir arada kullanıyor. Göcenoğlu, bunun detaylarını şöyle açıklıyor:
“Her bir bilgi öğenin kendi diliyle gelir. Bu nedenle ilk yapılması gereken ortak bir dil oluşturabilmek. Örneğin ticari tarafta bilgi teknolojilerinin üzerinde çalıştığı veri pek çok alt kümeye ayrılır. Tedarikçi verisi, müşteri verisi, müşterilerin müşterileri… Derneklerde de durum pek farklı değil. Bu nedenle büyük resmi görmek için önce verinin dilini konuşmak lazım. Doğru çözüme ulaşmak için önce doğru soruyu sorabilmek lazım. Kime erişmek istiyorsunuz? Erişeceğiniz kişi kimdir? İlgi alanı nedir, nelere ihtiyaç duyar? Kurgular ve ihtiyaçlar bu verilerin çevresinde şekilleniyor.”
IBM’in sosyal sorumluluk anlayışının bir diğer önemli ayağını da IBM Gönüllüleri oluşturuyor. IBM, çalışanlarına seçtikleri herhangi bir sivil toplum kuruluşu için çalışarak destek olma imkanı sunuyor. Hatta IBM gönüllüsünün çalışma süresi 40 saati geçerse, IBM çalışan adına o kuruma bir miktar bağışta da bulunuyor. “Türkiye’de son 6 yılda IBM Türk çalışanlarının 50’ye yakın kurum için çalışarak 26 bin saat gönüllü hizmet sundu” diyor Göcenoğlu. “Toplum için faydalı şeyler yaptıklarını bilmek çalışanlarımız için de büyük bir moral ve motivasyon kaynağı.”
“Destek İçin Sürekli Arayış İçindeyiz”
“Bizim yapmak istediğimiz derneklerin kendi potansiyellerini keşfetmelerine yardımcı olmak. Bu nedenle öncelikle mevcut kaynaklarını daha verimli hale getirecek, daha fazlasını başarmalarına yardımcı olacak kurgulara odaklanıyoruz. Fayda sağlayacak fikrin teknoloji yardımıyla nasıl en iyi şekilde hayata geçirileceğini kurgulamayı, bunun için gereken bilgi ve teknoloji altyapısını sağlamayı hedefliyoruz.”
Peki ilk tanışma nasıl oluyor, hangi projelere destek verileceği nasıl belirleniyor? Göcenoğlu, ilişkinin başlangıcında kendilerine gelen başvuruları değerlendirmenin yanı sıra, kendilerinin de proaktif bir arayış içinde olduğunu söylüyor. Bir araya gelme sürecini de şöyle açıklıyor:
”Kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarımızın teması ve çerçevesi global olarak belirleniyor. Biz bunun üzerine bir tarama yapıyoruz. Toplantılara gidip dinliyoruz, bilenlere soruyoruz. Bazen de bize geliyorlar, diyorlar şöyle bir projemiz var sponsor olur musunuz. Biz projelere doğrudan sponsor olmayı tercih etmiyoruz. Çünkü sunduğumuz danışmanlık ve gönüllülük hizmetlerinin projenin daha verimli işlemesi adına daha büyük değer ortaya koyduğuna inanıyoruz. Örneğin bir fikir ortaya atılıyor, bu fikir farklı yerlerdeki proje ve verilerin birleştirilerek yorumlanmasını gerektiriyor, ama dernek bunu kendi başına yapamıyor. Bunun ihtiyaçlarının ve adımlarının belirlenmesi, yol haritalarının çıkarılması, süreçlerin optimize edilmesi gibi adımları üstleniyoruz.”
Bu noktada destek bazen danışmanlık noktasında kalıyor, bazen de eğer elde çözüm için uygun araçlar varsa bunlar da devreye giriyor. Örneğin mültecilere yardım konusunda faaliyet gösteren iki ayrı dernekle çalışmışlar. Bunlardan birinde IBM’in sunduğu çözümlere ihtiyaç yokmuş ama veri birleştirme konusunda sorunları varmış. Bunu nasıl yapabileceklerini anlatmışlar. Diğeri ise elindeki veriyi anlamlandırmada sorun yaşıyormuş, onun için de uygun bir arayüz hazırlayıp teslim etmişler.
Göcenoğlu, bu noktada ihtiyaç duyulan teknolojileri hibe şeklinde sunduklarının ve ilgili kurum veya vakfın yönetim kurulunda yer alan şirketlerin ilerde yapacağı teknoloji harcamalarından tamamen ayrı tuttuklarının altını çiziyor. “Kimseyi bizden bir şey almaya zorlamıyoruz, ileride bizi tercih ederlerse bu tamamen kendi tercihleridir” diyor.
Daha İyi Bir Dünyanın Kapılarını Aralıyor
Son olarak tüm bunları neden yapıyorsunuz diye soruyoruz. Göcenoğlu, soruyu şöyle cevaplıyor:
“Son tüketiciye doğrudan ulaşan bir şirket olmadığımız için bazen insanlar IBM’in ne yaptığını, nelerle uğraştığını merak ediyor. Bu yolla IBM’in çözümlerini aktarmış oluyoruz. Neler yapabildiğimizi göstermemizi, anlatmamızı sağlıyor. Toplumsal alana katkıda bulunmamıza, topluma olan sorumluluklarımızı yerine getirmemize, kendimizi iyi hissetmemize yardımcı oluyor. İnovatif çözümlerle yaşamı daha iyi hale getirme vaadimizin sosyal ve ekonomik faydaya dönüştüğünü görmek bizim için en büyük mutluluk.”