IoT Cihazların Sayısı 2025’te 80 Milyara Çıkacak

Her şeyin son derece hızlı geliştiği ve dönüştüğü dijital çağda, kişisel yaşantıların, operasyonel faaliyetlerin ve işlerin de bu döngüye saniyelik zaman dilimi içinde ayak uydurması kaçınılmaz oluyor.

Kullanıcılar için en uygun havayolu biletlerini bulabilen, aktarma ve bekleme sürelerini hesaplayabilen, rezervasyon yapabilen, banka hesap bakiyelerini kontrol ve teyit eden, gidilecek lokasyondaki hava durumu konusunda bilgiyi paylaşabilen, kullanılan ilaçların alınabilmesi için zaman aralıklarını hatırlatabilen, yapılacak satın alımlarda kredi limitlerinin yeterliliği konusunda bilgi veren, sorulan soruları anında yanıtlayabilen ve hatta kullanıcıların yerine düşünebilen IoT cihazların kullanımı giderek artıyor. Komtera Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Ziya Gökalp, sadece kullanımın değil, gündelik hayat ihtiyaçları düşünülerek bu cihazlara eklenen yapay zeka temelli fonksiyonların da artık sınır tanımadığına dikkat çekiyor.

Bir akıllı cihaz, satın alınması planlanan bir otomobilin güvenlik testlerinden aldığı puanı, aynı araca sahip dünyadaki tüm kullanıcıların olumlu veya olumsuz görüşlerini, aracın arıza çıkarma oranını, yedek parça ve servis ücretlerinin efektifliğini, önümüzdeki 3 yıllık zaman dilimi içerisindeki tahmini değer kaybını, farklı markaya ait benzer araçlarla kıyaslanarak yapılan fonksiyonel karşılaştırmaları, veri tabanlarını ve tüketici görüş platformlarını kullanıcıların tek tek araştırmasına gerek kalmaksızın onlara sunabiliyor. Yıllık akaryakıt fiyat artışlarını, bulunulan ülkedeki enflasyon oranlarını baz alarak analiz ederek yakıt tüketimi ve verimliliği konusundaki sonucu söyleyebiliyor.

“IoT Cihazlar Evlerin Merkezi Sinir Sistemini Oluşturacak”

Başka bir örnek olarak, günlük antrenmanını aksatan kullanıcılara yakmaları gereken kalori miktarı IoT cihazlar tarafından hatırlatılıyor ve bunun için kaç kilometre daha yürüyüş yapılması gerektiği de belirtiliyor. Bu cihazlar, dışarıda 10 dakika içinde başlayacak yağmuru hava durumu sorulmadan bile göz önünde bulundurarak açık alan yerine evde kalıp yürüyüş bandının tercih edilmesi gerektiğini bile haber veriyor. Komtera Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Ziya Gökalp, bu açılardan bakıldığında günlük hayatta kullanılan IoT cihazların ilerleyen zamanlarda adeta evlerin merkezi sinir sistemini oluşturacağının açık olarak görülebileceğini belirtiyor.

Ziya Gökalp’e göre, üreticilerin tüketiciler ile yeni, güvenilir ve sadık bir ilişkiyi IoT cihazlar üzerinden kurması da yakın gelecek ile ilgili beklentiler arasında yer alıyor. Bu bağlamda, üreticiler evlerde kullanılan IoT cihazlar ekosisteminde yer alabilecek, onlarla kolayca entegre olabilecek ürünler ve çözümler geliştirmek üzere yatırım ve Ar-Ge çalışmalarına şimdiden başlamış durumda bulunuyor. Gökalp, böyle bir rekabetin sadece bu cihazlar ile yaşayan kullanıcılar için değil, kullanıcılar ve ev eşyaları arasındaki etkileşimler açısından da satın alma davranışını giderek daha fazla şekillendireceğini öngörüyor.

IoT cihazlar arasında olan akıllı radyatör, soğutucu, bulaşık ve çamaşır yıkama makineleri, aydınlatma, güvenlik kamerası, alarm sensörleri ve TV’lerin üretimine başlayan yüzlerce farklı üretici bulunuyor. Ayrıca, IoT cihazlar ile sosyal medya platformlarının yönetilmesi üzerine entegrasyon çalışmaları da yapılıyor. Bu bağlamda evde hasta bakım ve çocuk gözetim sistemleri ile entegrasyon, kişisel asistanlığın bir diğer gündem maddesini oluşturuyor. Dolayısıyla bütün bu sistemi, mobil teknolojiler ve yapay zeka uygulamaları ile sağlamlaştıran bir otomasyon teknolojisi olarak tanımlamak yanlış olmaz.

2025’te 80 Milyar IoT Cihaz Olacak

Berg Insight tarafından yapılan yakın tarihli bir analiz ve tahmin çalışmasına göre, 2021 yılında sadece Kuzey Amerika’da 73 milyon akıllı konutun olması ve bunların hemen hepsinde bahsedilen IoT cihazların kullanılması bekleniyor. Aynı kıtada yapılan benzer bir çalışma raporuna göre ise 2016 yılında 21,8 milyondan fazla akıllı ev bulunuyordu. IDC verileri de 2025’de dünyada 80 milyar cihazın internete bağlı olacağını öngörüyor. Bu veriler ışığında tüm dünyadaki toplam kullanım öngörülerek geleceğin teknolojisinin ne kadar hızlı yaygınlaştığı tahmin edilebiliyor.

Bu aşamada Ziya Gökalp, düşünülmesi gereken en önemli soruyu gündeme getiriyor: Soruları yanıtlayan, kişilerin adına karar veren, hesapları yöneten ve denetleyen, hareketleri denetleyen, erişimleri gözetleyen, sorgulamaları baz alarak haklarında bilgi toplayan ve davranışları analiz eden bu sistemlerin kullanıcılar hakkında edindiği bilgiler güvende mi veya bu sistemlerin yönetimi gerçekten de tamamen kullanıcıların kontrolünün altında mı gerçekleşiyor?

“Cihazlar Üçüncü Parti Güvenlik Uygulamalarıyla Desteklenerek Korunmalı”

Üreticilerin bizler hakkında edindiği bu bilgileri kayıt altında tutmasının, sınıflandırmasının, üçüncü şahıslar ile ticari veya ticari olmayan nedenler ile paylaşmasının önüne geçilebiliyor mu? Üreticilerin bu bilgilerin gizliliğini ve bütünlüğünü sağlaması konusunda attığı adımlar ile kullandıkları güvenlik teknolojilerinden emin olunabilir mi? Ziya Gökalp, bu konuda göz önünde bulundurmamız gereken en önemli faktörlerin üreticinin bilinirliği, güvenilirliği, yasal yaptırımlar ile uyumu ve bu sistemleri satın alan tüketiciye sunması gereken resmi yasal taahhüdü olarak sayılabileceğini dile getiriyor.

Ziya Gökalp’e göre bir diğer sorunu da günümüzde bu sistemlerin hacker olarak adlandırılan kötü niyetli bilgisayar korsanlarının radarına girmesi oluşturuyor. Örneğin, Michigan Üniversitesi araştırmacıları, bazı akıllı ev platformları ile entegre çalışan sistemlere, duman alarmını çalıştırma yoluyla kapıları açtıran güvenlik kusurlarını ortaya çıkarmıştı. Öte yandan, dünya devi bazı üreticilere ait akıllı TV’lerin ele geçirildiği ve bu sistemler üzerinden fırın, buzdolabı gibi evde bulunan tüm diğer akıllı cihazlara da erişildiği tespit edilmişti. Araştırma sonuçlarına göre, üzerinde entegre kamera bulunan bu televizyonların kamera sistemleri uzaktan kontrol edilebiliyor ve böylece kullanıcılar izlenerek özel hayata dair kayıtlar alınıyor.

Bütün bu durumların kişisel veri ve özel yaşam konusunda ciddi riskler teşkil etmesi nedeniyle Ziya Gökalp, her ne kadar akıllı ev teknoloji üreticileri IoT güvenliği konusunda yatırımlar yapmaya başlamış olsa da cihaz sistemlerinin güvenlik kuralları ve üçüncü parti güvenlik uygulamaları ile mutlaka korunması gerektiğini vurguluyor. Gökalp, akıllı ev teknolojilerine iki faktörlü veya biyometrik kimlik doğrulamaları eşliğinde erişim gerçekleştirmenin öneminin altını çizerken yetkisiz erişimlerden korunmak adına ağ geçitlerinde Birleşik Tehdit Yönetimi kullanımının kaçınılmaz olduğunu da belirtiyor.