Dijital Dönüşüm Rüzgarı ve Ötesi

Dijital dönüşüm kavramının yaygınlaştığı ilk yıllardan bu yana, teknoloji sektörü çok önemli bir misyon üstleniyor. Dönüşüme öncülük eden şirketlerin de bu süreçte kritik rol oynadığı görülüyor.

Söz konusu öncü şirketlerden biri olan Dell Technologies’in EMEA Başkanı Adrian McDonald, son on yılda hem Dell Technologies çatısı altında hem de dünyada yaşanan değişimi değerlendiriyor.

Teknoloji endüstrisinin her zaman hızlı hareket ettiğini, ancak son on yılda olağanüstü bir değişim yaşandığını vurgulayan McDonald, bu dönemin Dell Technologies’teki yansımalarını şöyle anlatıyor:
“Dell ve EMC’nin birleştiği 2017’de Dell Technologies 72 milyar dolarlık bir şirketti. Bugün ise geçen yıl elde ettiği yüzde 17’lik büyümeyle 101 milyar dolara ulaşmış bir şirket. Bu süreçte pek çok değişime şahit olduk ancak bunların arasında en öne çıkan değişim portföyümüzdeki genişleme oldu. Özellikle 2021 yılı sunucu, depolama, hizmet olarak çözümler, çoklu bulut, uç ve telekomünikasyon çözümlerini kullanıma sunduğumuz için çok önemliydi. Ardından, Mayıs 2022’de düzenlediğimiz Dell Technologies World’de, depolama ve bulut çözümlerimize yönelik yaklaşık 500 yazılım yeniliği duyurduk. Bu noktada gururla söyleyebilirim ki müşterilerimiz bizi artık bir donanım üreticisi olarak değil, iş dönüşümlerinin kolaylaştırıcısı olarak konumlandırıyor.”

Değer katmanın anahtarı: Sürekli öğrenme, çeviklik ve esneklik

McDonald, şirket olarak müşterileriyle olan satış ve destek süreçlerinde de büyük değişimlerden geçtiklerinin altını çiziyor:
“Yaşadığımız çağ, çalışanlarımızın dijital teknolojileri kendi müşterileri için daha iyi deneyimler sunacak ve karlı bir büyüme sağlayacak şekilde benimsemelerini gerektiriyor. Bunu başarabilmekse çok daha geniş becerilerden ve müşterilerimizin işleri hakkında çok daha derin bir perspektif edinmekten geçiyor. Bugün, kariyerim boyunca her zamankinden daha çok inandığım bir şey var. O da sürekli öğrenmenin, çevikliğin ve esnekliğin müşterilerimize değer katmanın anahtarı olduğu. Dell olarak her zaman esnek ve uzaktan çalışmayı benimseyen bir şirket olduk ancak birçokları gibi sistemlerimizi ve yaklaşımlarımızı hibrit çalışma için tamamen optimize etmek zorunda kaldık. Bu, küresel olarak hem insanlar hem iş süreçleri hem de platformlar için büyük bir değişimdi. Öyle ki bugünkü çalışma şeklimize baktığımızda, bundan üç yıl önce düşünemeyeceğimiz bir tablo gördüğümüzü söyleyebilirim.”

“Türk şirketlerinin yeni teknolojilerden yararlanmaları çok önemli”

Dijital çağın getirdiği dönüşüm rüzgarının şirketler kadar pazarlarda da hissedildiğine dikkat çeken Adrian McDonald, Dell Technologies için önemli pazarların başında gelen Türkiye’yi ise şöyle değerlendiriyor:
“Dijital çağ, özellikle tüketicilere daha fazla güç ve seçenek sunuyor. Bu noktada Türkiye, barındırdığı ekonomik fırsatlar bakımından büyük bir potansiyele sahip. Türkiye’nin genç nüfusu, gelecek için planlanan büyük ölçekli projeler, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin 2019-2023 stratejik planı ve 5G girişimleri, teknoloji sektöründeki önemli fırsatlardan bazıları. Nitekim TÜBİSAD’ın Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü Pazar Verileri Raporu’na göre de 2020’de sektörün pazar büyüklüğü 26,9 milyar Dolar’a ulaştı. Burada hatırlatmak gerekiyor ki dijital dönüşüm, kuruluşların uzun vadeli başarısı için şart olmakla beraber, gerçekleştirmesi kolay bir şey değil. Başarı, bir işletmenin tamamında iş birliğini, dijitalleşmenin sunduğu fırsatlardan tam olarak yararlanmak için iş modellerinin veya süreçlerinin temelden yeniden tasarlanmasını gerektiriyor. Bunların elde edilmesinde ‘zaman’ kritik bir faktör olduğundan Türkiye’deki şirketlerin, hibrit bulut pazara giriş modellerinin oluşturulmasına, uç noktalarının, ağlarının ve veri merkezlerin güvenliğinin sağlanmasına ve işletmelerinin uç bilişim gibi yeni teknolojilerden yararlanmasına yardımcı olabilecek, yüksek becerilere sahip, iyi bağlantıları olan bir iş ortağına ihtiyacı var.Türkiye, Dell Technologies için önemli bir pazar ve dijital dönüşüm programlarını hızlandırmak için ülkedeki müşterilerimiz ve ortaklarımızla yakın bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz. Büyük şirketlerin doğru altyapıyı kurarak ve veri merkezlerini modernize ederek dijital dönüşüme ilk adımlarını attıklarını görüyoruz. Türkiye’nin dijital geleceğini ileriye taşımaya nasıl güçlü bir şekilde odaklandığını görmekse mutluluk verici.”

“Dijital dönüşüm projelerinin yüzde 70’i başarısız”

Adrian McDonald, Dell olarak hem Türkiye’de hem de dünyada işletmelerin çeşitli sorunlarla karşı karşıya olduğunu bildiklerini söylüyor ve şirket olarak bu zorlukları çözmelerine nasıl yardımcı olduklarını anlatıyor:
“Piyasalar, şirketler ve yönetimler, artık her şeyin dijital yeteneklere bağlı olduğunu farkındalar. Marka bilinirliği, müşteri sadakati, müşteri deneyimi, lojistik, risk yönetimi, muhasebe, insan kaynakları… Ayrıca şirketler artık her zamankinden daha hızlı büyüyebiliyor. Bugün Türkiye’de küçük bir şirket, doğru bir dijital yaklaşımla bir gecede dünya markası olabilir. Tam tersi, küresel markalar da çalışanlarına, ortaklarına ve müşterilerine fayda sağlayacak şekilde dijital olarak dönüşemedikleri takdirde hızla tarihe karışabilir. Dijital dönüşümün artık tüm sektörlerdeki kuruluşların uzun vadeli başarısı için ne kadar gerekli olduğunu pandemiyle birlikte bir kez daha gördük. Ancak, yapılacak olan şey basit değil. Öyle ki Deloitte, dijital dönüşüm projelerinin yüzde 70’inin başarısız olduğuna inanıyor. Peki nasıl başarabiliriz? Küresel olarak pandemi gibi zorlu bir süreçten çıktık ve birçok pazarda düşen GSYİH ile finansmana erişim, işletmeler için büyük bir zorluk haline geldi. Ancak şirketler her zaman uygun fiyatlı finansmana erişmekte zorlandılar. Bizler bu bilinçle oluşturduğumuz Dell Finansal Servisleri’yle şu anda Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da BT ürün ve hizmetlerinin açık ara önde gelen finansörüyüz. Buna ek olarak, pazara her zamankinden daha esnek BT ​​modelleri getiriyoruz. Hizmet olarak APEX çözümlerimiz, müşterilere BT’yi nasıl satın alacakları konusunda daha fazla seçenek sunuyor. Dünya, şirketlerin BT’yi hızlı bir şekilde sağlayabileceği, talep üzerine ölçeklendirebileceği ve kullandıkça ödeyebileceği tüketim modellerine giderek daha fazla yöneliyor. Daha da önemlisi, tüm bunları sürdürülebilir bir şekilde, doğal kaynaklara değer vererek ve etkimizi en aza indirerek yapma sorumluluğumuz olduğunu biliyoruz. Gezegenimizi korumak istiyoruz ve bunun için müşterilerimiz ve ortaklarımızla birlikte çalışıyoruz. Hepimizin bugün ve önümüzdeki on yıl içinde alacağı önlemler, dünyanın iklim değişikliğini nasıl önleyeceği ve iklim değişikliğine nasıl uyum sağlayacağı üzerinde derin bir etkiye sahip olacak.”

Bir diğer önemli hedef: Siber Dayanıklılık

Dijital dönüşüm sürecinde gündeme alınması gereken bir diğer önemli konunun siber güvenlik olduğunu hatırlatan McDonald, her geçen gün artan siber tehditlere ve siber dayanıklılık için sundukları çözümlere de değiniyor:
“2025 yılına kadar her iki saniyede bir fidye yazılımı saldırısının gerçekleşeceği ve küresel olarak 10.5 trilyon dolara mal olacağı tahmin ediliyor. Her sektör, sistemlerini ve verilerini korumaya ve güvenceye almaya öncelik veriyor. Bunu yapmanın en iyi yolu, araçların, çözümlerin, politikaların, süreçlerin ve teknik eğitimlerin harmanlandığı bir stratejiyle siber saldırıları belirlemek, korumak, tespit etmek, yanıt vermek ve bunlardan kurtulmak için proaktif önlemler almak. Siber güvenliğin işin odağına alınmasıyla birlikte şirketlere sağlam teklifler sunmaya başladık. Bu tekliflerden birinden bahsetmek isterim, bir siber kurtarma kasası… Bu çözüm sayesinde herhangi bir ihlal durumunda siber suçlular verilere erişemez. Haftalar ya da aylar sürecek iyileşme süreci sadece günler içinde tamamlanır. Dell Technologies’deki çözüm ve hizmetlerimizin tasarım, üretim sürecinin merkezinde güvenlik, gizlilik ve esneklik vardır.”

Çoklu Bulut, 5G, Edge, AI ve ML, Veri Yönetimi ve Güvenlik Revaçta

Adrian McDonald, dönüşümün ve gelişimin sürekli olması gerektiğine de dikkat çekiyor ve 2022- 2023 döneminde veri, bilgi işlem, SaaS ve çoklu bulut teknolojisine dair neler beklendiğini şöyle anlatıyor:
“Dell Technologies’de BT’yi mimari açıdan yönlendiren altı büyük alan var: Çoklu Bulut, 5G, Uç, Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi, Veri Yönetimi, Güvenlik. Bunlar, Dell Technologies’in yoğun olarak odaklandığı, müşterilerinin büyümesine önemli katkı sağlayan alanlar. Ancak, altyapının ve yaklaşımın doğru oluşturulması oldukça önem arz ediyor. Örneğin, bir şirket modern bilgi işlem depolama ve güncel BT platformlarına sahip değilse o işletmenin dijital dönüşümü gerçekleştirmesi beklenemez. Bu noktada Dell Technologies önemli bir role sahip. Dünya çapında kritik verilerin yaklaşık yüzde 50’si Dell Technologies sistemleri üzerinde bulunuyor. Şirket, müşterilerinin büyümelerine, verilerini ve operasyonlarını yönetmelerine destek veriyor. Ayrıca giderek çoklu bulut dünyasına dönüşüyoruz. Tamamen genel bulut kullanımından, bazı iş yüklerinin genel bulutlarda, bazılarının da şirket içinde tutulduğu bir yaklaşıma doğru geçiş olduğunu görüyoruz. Veri ve analitikle desteklenen hibrit, dağıtık bir geleceğe doğru ivme kazanıldığı aşikâr. Bu noktada kuruluşları hem özel hem genel buluta ihtiyaç duyduklarını da söylemek gerek. Dell Technologies olarak biz de kuruluşların bu yaklaşımı benimseyerek hareket etmesi gerektiğini savunuyoruz.”

Özel bulut mu genel bulut mu?

Son olarak bulut kullanımına dair ikileme açıklık getiren Adrian McDonald, “İlk günlerde birçok müşterimiz yüzde 100 genel buluta geçeceklerine inanıyordu ama böyle olmadı ve olmayacak da. Şimdiye kadar yapılan genel bulut yatırımlarının yarattığı büyük hayal kırıklığı nedeniyle, genel bulut yatırım stratejisinin tamamı yeniden gözden geçiriliyor. Genel bulutun savunucuları, inanılmaz çevik oluşunu ve düşük maliyetini öne çıkarıyordu. Çeviklik argümanı hala geçerli olmakla birlikte genel bulut, yapılandırılmamış verilerin büyük analitiği gibi belirli iş yükleri için yararlı olan araç setlerine daha fazla çeviklik ve erişim sağlayabilir. Ancak, genel bulutun daha pahalı olduğu kanıtlanmıştır ve iş yüklerini genel buluta taşımak da oldukça zordur. Ayrıca veri uyumluluğu, veri yönetişimi ve veri egemenliği kuralları da artmış durumda. Bu noktada şunu söylemeliyim ki bulut deneyimlerinin her birinde iniş bölgesine (landing zone) sahip olan tek şirketiz; iş yüklerini bir bulut deneyiminden diğerine çok kolay bir şekilde taşıyabilen tek şirketiz. Ve ayrıca müşterilere çoklu bulut çözümlerini satın almaları konusunda bir “hizmet olarak” seçeneği de sunuyoruz” ifadeleriyle sözlerini noktalıyor.

Sizin de bu konuda söyleyecekleriniz mi var?