“Mikrodalga” dendiğinde, birçok kişinin aklına ilk olarak mutfak aletleri gelir. Ancak telekomünikasyonda bu terim farklı bir anlama gelir: Sıklıkla Radyolink (Richtfunk) olarak da adlandırılan mikrodalga teknolojisi, büyük miktardaki verileri kablo olmaksızın uzak mesafelere taşıyabilen yüksek frekanslı kablosuz bağlantıları ifade eder.
Yazan: Nokia Türkiye Mobil Şebekeler Müşteri Ekip Başkanı Şenol Evren
Bu neden önemlidir ve kullanım alanları nelerdir?
Mikrodalga teknolojisi, onlarca yıldır modern iletişim ağlarının bir parçasıdır. Fiber optik birçok yerde altyapı çalışmalarına hakim olsa da, mikrodalga teknolojisi fiziksel hatların teknik, ekonomik veya coğrafi sınırlara takıldığı yerlerde vazgeçilmez olmaya devam ediyor.
Artık Gigabit Seviyesinde Veri Hızları
Fiber optik, haklı olarak dijitalleşmenin omurgası kabul edilir. Çünkü güçlüdür, kararlıdır ve uzun vadede ölçeklenebilir. Ancak döşenmesi zahmetlidir: Büyük su kütleleri, kayalık zeminler veya geniş araziler, bu altyapının kurulumunu pahalı ve zaman alıcı hale getirir.
Bu gibi durumlarda mikrodalga bağlantılar devreye girer. Genellikle verici direkleri veya antenler gibi iki sabit nokta arasında veri iletmek için yaklaşık 1 ila 40 Gigahertz frekans aralığındaki elektromanyetik dalgaları kullanırlar. “Noktadan noktaya” (Point-to-Point) olarak adlandırılan bu bağlantılar birkaç hafta içinde kurulabilir ve günümüzde gigabit seviyesinde veri hızlarına ulaşmaktadır.
Zorlu Koşullara Bir Örnek: Bir Körfez Ülkesi
Körfez bölgesindeki büyük bir şebeke operatörü, birkaç uzak adayı ulusal telekomünikasyon ağına bağlama göreviyle karşı karşıya kaldı. Coğrafi ve iklimsel koşullar nedeniyle denizaltı kabloları bir seçenek değildi: Maliyet çok yüksek, süreç çok zahmetli ve çok riskliydi.
Çözüm, açık deniz üzerinde 26 kilometre uzunluğunda bir mikrodalga bağlantısıydı.
Kulağa basit gelen bu çözüm teknik açıdan zorluydu: Yüksek nem, tuzlu hava ve su yüzeyindeki yansımalar sinyal iletimini bozabilir. Kararlı bağlantılar elde etmek için yüksek iletim gücü, hassas hizalama ve “Space Diversity” (Uzaysal Çeşitlilik) adı verilen yöntem kullanıldı; yani kesintileri veya parazitleri telafi etmek için mekansal olarak ayrılmış birden fazla anten kullanıldı.
Sonuç, saniyede iki gigabitlik bir veri çıkışı (throughput) ve bir aylık test süresi boyunca yüzde 100 kullanılabilirlik oldu. Bunun temeli, modern bir modülasyon yöntemi olan 1024QAM idi. Bu yöntemde, birçok veri biti tek bir radyo sinyalinde toplanır; modülasyon seviyesi ne kadar yüksekse, bant genişliği kullanımı o kadar verimli olur (ancak parazitlere karşı da o kadar hassaslaşır). Böylesine karmaşık bir modülasyonun tropikal koşullar altında istikrarlı bir şekilde çalışması teknik bir başarıydı.
Telekomünikasyon Sağlayıcıları ve Şebeke Operatörleri İçin Dersler
Bu proje, modern mikrodalga teknolojisinin artık sadece bir “yedek çözüm” olmadığını göstermektedir. Uzak sanayi tesislerinin, adaların veya rüzgar enerjisi gibi enerji altyapılarının bağlanması gibi esneklik ve hızın belirleyici olduğu yerlerde fiber optiği tamamlar.
Burada önemli olan hassas planlamadır: Frekans seçimi, anten yüksekliği, çevre koşulları ve sistem performansı birbirine iyi uyum sağlamalıdır. Bu titizlikle, 20 kilometreyi aşan mesafelerde bile kararlı ve yüksek erişilebilirliğe sahip bağlantılar gerçekleştirilebilir.
Avrupa İçin Önemi
Avrupa’da da mikrodalga teknolojisi, modern ağ mimarilerinin değişmez bir parçasıdır. Özellikle kırsal bölgelerdeki çok sayıda mobil iletişim sahası, mikrodalga hatları üzerinden “Çekirdek Ağ”a (Core Network) bağlanır. Çekirdek ağ, bir iletişim sisteminin merkezi kısmıdır: Tüm veri akışları burada toplanır, işlenir, iletilir ve internete veya diğer ağlara bağlanır.
5G ağlarının kurulumunda mikrodalga teknolojisi, mobil saha ile çekirdek ağ arasındaki veri geri taşınması (Backhaul) rolünü üstlenebilir. Fiber optikten daha hızlı bir şekilde devreye alınabilir ve gigabit seviyesinde yüksek kapasiteler sunar.
Buna ek olarak enerji tedarikçileri, sanayi şirketleri ve resmi kurumlar; örneğin açık deniz (offshore) rüzgar parklarını, trafo merkezlerini veya uzak kontrol merkezlerini bağlamak için mikrodalga teknolojisine güvenmektedir. Fiziksel zemin altyapısından bağımsız olması, bu teknolojiyi dayanıklı (resilient) iletişim ağları ve acil durum bağlantıları için önemli bir yapı taşı haline getirir.
Dayanıklı Ağlar İçin Bir Yapı Taşı
Modern ağların başarısı teknolojik uyuma dayanır. Fiber optik muazzam kapasiteler sunarken, mikrodalga teknolojisi hız, esneklik ve bağımsızlık sağlar. Özellikle ağların giderek daha fazla birbirine bağlı enerji, sanayi ve iletişim sistemlerini beslemek zorunda olduğu zamanlarda, bu kombinasyon hayati önem taşır.
Mikrodalga teknolojisi, kabloların sınırlarına ulaştığı yerlerde kararlı bağlantılar oluşturur ve merkezi bölgeler ile uzak bölgeler arasındaki dijital uçurumu kapatmaya yardımcı olur. İster Körfez’deki adalar, ister açık deniz rüzgar parkları, isterse Avrupa’nın kırsal bölgeleri olsun: Mikrodalga iletişimi; ağları daha sağlam, daha hızlı ve coğrafi olarak daha kapsamlı hale getirmek için kilit bir rol oynamaya devam etmektedir.



