Geçtiğimiz yıl, Türkiye genelindeki kuruluşların büyük çoğunluğu için dijital dönüşüm yol haritalarını hızlandırdığı bir yıl oldu. Özellikle pandemi ile birlikte başlayan süreçte, Türkiye’nin dijital dönüşüm süreci ivme kazandı.
Yazan: Dell Technologies Satış Öncesi Kıdemli Yöneticisi Emin Çalıklı
Dell Technologies’in Akademetre ile birlikte yürüttüğü Dijital Dönüşüm Araştırması’na (Dell Technologies Digital Transformation Index 2020)1 göre, 2020 yılında Türkiye genelinde kuruluşların yüzde 82,9’u dijital dönüşüm programlarına hız verdi. Kuruluşların yüzde 22’si tüm dijital dönüşüm programlarını başarıyla tamamladıklarını belirtti. Diğer bir deyişle 2020 yılında her 3 kuruluştan 1’i dijital dönüşüm programlarının çoğunu tamamlarken, 5 kuruluştan 1’i dijital dönüşümünü bütünüyle tamamladı.
Dijital dönüşüm sürekli ve gelişen bir yolculuk olduğu için, kuruluşlar başlıca dört temel alanda sınıflandırılabilecek yeni ve değişen zorluklarla karşı karşıya kalıyor:
1. Veri ve bilgi işlemenin doğası: Çoklu ve silo hâlindeki sistemlerden veri akışı olması nedeniyle, zamanında içgörüler elde etmek ve gerçek değer sunmak için veri işleme yeteneği ihtiyaç noktalarına genişletilmeli (uç bilgi işlem).
2. Teknolojide yaşanan hızlı değişimler: “Gartner araştırması, projelerin yalnızca %53’ünün yapay zekâ (AI) prototiplerinden üretime geçtiğini gösteriyor.”2 Yapay Zekâ (AI), Makine Öğrenimi (ML) ve tahmine dayalı analitik gibi yeni teknolojiler, bilgi işleme yeteneklerine olan talebi önemli ölçüde artırıyor. Kuruluşların, bağlantılı müşteri deneyimleri sunmak için en son teknolojileri bünyelerine sorunsuz bir şekilde dâhil edebilmesi gerekiyor.
3. Birbirinden tamamen farklı süreçler ve teknolojiler: Dijital dönüşüm; çeşitli iş yüklerinin taleplerini karşılamak için esnek bir altyapı sağlayan ve maksimum verimliliğe yönelik süreçleri kolaylaştırmak için otomasyona imkân veren modern, dijital bir temel gerektiriyor.
4. Tehdit olasılığı: Altyapınız büyüdükçe içeriden ve dışarıdan gelen tehditler de artıyor. Kuruluşların, faaliyetlerini kesintiye uğratmadan kritik sistemleri ve bilgileri koruyan esnek bir yapıya ihtiyacı var.
Tüm bu zorluklar BT altyapısına ve kaynaklarına ek talepler getiriyor – Birçok kuruluş daha fazla ham bilgi işleme gücüne, gelişmiş hızlandırma kapasitesine, artırılmış güvenliğe, daha düşük bekleme süresine veya bunların tamamına ihtiyaç duyuyor olsa da, dijital dönüşümlerini desteklemek ve rekabet avantajlarını ortaya çıkarmak için teknolojiden en iyi şekilde nasıl yararlanacakları konusunda mücadele veriyor.
Güçlü dijital dönüşümün desteklenmesi için veri merkezi modernizasyonu
CIO’lar, uygulanabilir içgörüler sağlamak için verileri yönetmenin ve yorumlamanın, inovasyonu yönlendirmede ve kendilerini rakiplerinden ayrıştırmada oldukça önemli bir rol oynayacağının artık daha fazla bilincinde. Ancak birçok kuruluş için, operasyonel hedeflerine ilişkin gereksinimlerini karşılamak üzere yeterince ölçeklenemeyen eski BT altyapısı bir kısıt oluşturuyor.
Veri merkezlerini modernize eden kuruluşlar; büyük çapta ölçeklenebilir uygulamalar, çoklu iş yüklerini destekleme hızı, kısa arıza süresi, gelişmiş müşteri deneyimleri ve düşük Toplam Sahip Olma Maliyeti (TCO) de dahil olmak üzere optimize edilmiş BT operasyonlarının birçok avantajından yararlanacak.
CIO’lar veri merkezlerini modernize etmeyi planlarken üç önemli hususu göz önünde bulundurmalılar.
1. Ölçeklenebilir mi?
Bir veri merkezinin ölçeğini ve mimarisini belirlemek kritik başlangıç noktası olarak karşımıza çıkıyor. Veri merkezi yalnızca mevcut gereksinimleri karşılamakla kalmamalı, aynı zamanda gelecekteki güç, soğutma veya yoğunluk gereksinimlerini karşılama ve ölçeklendirme esnekliği de sağlamalı.
Günümüzün dijital ortamında kuruluşlar, veri merkezlerinin tamamını revizyondan geçirmeksizin son teknolojik yenilikleri içeren muhtelif iş yüklerini yürütebilmeli.
Bu nedenle, veri merkezi için seçilen donanım ve beraberindeki çözümlerin uyarlanabilir bilgi işleme ve ölçeklenebilir iş mimarisine olanak sağlaması önemli. En son teknolojik gelişmeler için optimize edilmiş ve sunucu kümelerine kolayca entegre edilen bir sunucu portföyüne erişim sağlamak, verimli bir şekilde çalışırken sorunsuz ölçeklendirmenin sağlanmasına yardımcı olacak.
2. Otomasyon için optimize edildiniz mi?
Müşterilerden ve iş ortaklarından, sahip oldukları BT altyapılarının kapasitesinin ve çevreyi yönetme yeteneğinin sınırlarının zorlandığını sıklıkla duyuyorum. Yeni teknolojilerin giderek artan karmaşıklığı, veri hacimlerindeki artış ve sürekli siber saldırı tehdidi, BT personelinin sorunları çözmek için daha fazla, işletmeye yeni kabiliyetler veya yenilikler kazandırmaya ise daha az zaman harcamasına neden oluyor.
Otonom bilgi işlem, müşterilerin kendi kendine devreye alınan, kaynak sağlayan ve kendi kendini yöneten altyapıyı gerçekleştirmelerine olanak tanıyor ve BT ekipleri için maliyetleri azaltırken üretkenliği önemli ölçüde artırmanın yollarını ortaya çıkarıyor. Kuruluşlar, yerleşik zekâ aracılığıyla devreye alınmasından kullanım dışı bırakıldığı ana kadar sunucu yaşam döngüsünün tamamını otomatik hâle getirme becerisi kazanmanın yollarını aramalı.
3. Güvenli ve dayanıklı mı?
Dijital dönüşüm, güvenlik dönüşümü gerektiriyor. Müşterilerin dijital dönüşüm yolundaki en büyük endişeleri, veri gizliliği ve siber güvenlik olarak karşımıza çıkıyor.3 Kuruluşlar tarafından depolanan verilerin güvenliğinin sağlanması, yönetim kurullarının endişesi hâline geliyor. Tüm cephelerdeki güvenlik endişelerine yönelik sihirli bir çözüm olmasa da, tehditlerin tespiti ve platformların bu tehditlere karşı korunmasına yardımcı olabilecek, herhangi bir ihlal durumunda hızlı kurtarmayı sağlayabilecek bir yaklaşım var – her yönüyle siber dayanıklı bir mimari oluşturmak.
Bunu elde edebilmek için donanım ve donanım yazılımları (hardware ve firmware), uçtan uca koruma için eklenti değil, yerleşik entegre güvenliğine sahip olmalı. Güvenlik, devreye almadan önce başlamalı, sonrasında güvenli etkileşimler ve potansiyel tehditleri tahmin etme yeteneği için tasarlanmış sistem ve yazılımlarla ürün yaşam döngüsünün her aşamasında devam etmeli.
Örnek olarak, siber dayanıklı mimari ve silikon bazlı Root of Trust (RoT) ile oluşturulmuş en yeni PowerEdge portföyü, üretimden devreye almaya kadar ve sonrasındaki aşamalarda sunucuların yaşam döngüsü boyunca güvenli bir ürün grubudur.
Sonuç olarak, kuruluşlar BT yaklaşımlarını yeniden değerlendirirken aralarında en başarılı olacaklar, rekabet avantajlarının kaynağı olarak BT altyapılarından yararlanma konusunda net bir vizyona sahip olanlar ve inovasyon yeteneklerini ortaya çıkarmak için en son teknolojik gelişmeleri benimseyenler olacak.