Labrys’in büyük veri ve pazarlama konsepti çerçevesinde müşterilerine sunduğu Modern Marketing 2.0 Framework modeli, markaların ana performans ölçümleme kriteri olarak hedef kitleleri ile yarattıkları etkileşim üzerine kuruluyor. Böylece markalar gerekli ayak izi verilerini toplayıp kitlelere dönüştürebilecek ve bu bilgi internet dışındaki alanlarda da kullanılabilir hale getirebilecek.
Labrys tarafından 2021 yılı başında geliştirilen bir model olan Modern Marketing 2.0 Framework, müşteri deneyimi ve pazarlama dünyasının bugüne kadarki alışkanlıklarından vazgeçmek zorunda olduğunu gösteriyor. Birbirinden kopuk çalışan müşteri temas noktalarının yarattığı sorunlara çözüm sunan Modern Marketing 2.0 Framework bu yönde bir yol gösterici olarak planlandı. Bu yaklaşıma göre, artık markaların ana performans ölçümleme kriteri hedef kitleleri ile yarattıkları etkileşim olmalı. Bu bağlamda her kanalın kendisine özel etkileşim metrikleri kadar erişilen toplam kitle tipi, sayısı, etkileşim adet ve kalitesi de önemli. Diğer taraftan etkileşim sadece dijital kanallarda değil, TV, radyo gibi kısmen dijital olan kanallarda ve gerçek dünyada da devam ediyor. Modern Marketing 2.0 Framework ile bu dünyaları da kapsayacak şekilde, çok kanallı bir iletişim stratejisi yaratılabiliyor. Böylece hedef kitle tarafından bir kanalda başlatılan yolculuk diğer kanalda devam edebiliyor.
Labrys bu kapsamda, markaların yeni nesil müşteri veri stratejileri ile Modern Marketing 2.0 Framework çerçevesinde müşteri veri stratejisi ve dijital strateji yol haritalarını oluşturmalarına, teknoloji ile müşteri deneyimi ve pazarlama arasındaki kopukluğu doldurarak markaların bu yeni yaklaşımlara geçebilmesi için gerekli teknolojileri seçip kurmalarına ve kurulum sonrasında bu teknolojilerden maksimum faydayı sağlayabilecek hizmetleri almalarına yardım ediyor.
Pazarlama ve tanıtım süreçlerinde kararların artık veri-temelli olarak alınması gerekliliğine dikkat çeken Labrys Yönetici Ortağı Sinan Günal konu ile ilgili şöyle açıklama yaptı:
“Eskiden olduğu gibi tecrübeli bir pazarlama profesyonelinin salt içgüdüleriyle hareket edip planlama yapabileceği dönemleri çoktan geride bıraktık. Artık çok daha farklı mikro hedef kitlelere farklı mesajlarla, farklı kanallardan ve anlık olarak konuşmamız gereken bir dünya yaşıyoruz. Bu nedenle elde ettiğimiz verileri en etkin şekilde kullanacak “müşteri veri stratejileri”ni kurgulamak, veri orkestrasyonunu organizasyon içinde sahiplenmek, yepyeni bir veri tanımı yaparak yeni nesil verinin getirdiği içgörülerden faydalanmak pazarlama ve tanıtım süreçlerinde en önemli unsur. Bu noktada tek bir “büyük fikir” veya “bilinirlik kampanyası” artık kesinlikle yeterli olmazken, marka bilinirliği ve konumlaması artık hedef kitlelerin zihinlerinde markaların onlara yaşattığı olumlu ya da olumsuz tüm tecrübelerle yeşeriyor. Bundan sonraki dönemde farklılaştırılmış ve kitlelere özelleştirilmiş kampanyaların öneminin giderek arttığı, aynı zamanda giderek daha da kısıtlayıcı hale gelen kişisel verilerin korunması ile ilgili kuralların da etkisiyle şirketlerin “başkasının verisinden” yola çıkarak yaptığı medya yatırımlarının azalarak kendi verilerine öncelik verdikleri, dolayısıyla müşteri sadakat kampanyalarının özellikle yeniden yükselişe geçtiği bir dönem yaşayacağız.”
Büyük verinin her kurum için ayrı bir tanımı var
Büyük veri, uzun zamandır şirketlerin gündeminde olan bir konu. Ancak şu ana kadar genellikle geçmiş işlemlerden oluşan veriler üstüne veri madenciliği, geçmiş işlemlerden içgörü bulma gibi çalışmalar yapıldı.
Son yıllarda verinin bu işlem verileriyle sınırlı olmadığı ortaya çıktı. Akan veri ve yapay zeka ve makine öğrenimi ile tahmin edilebilen veri gibi yeni veri çeşitleri gündeme gelmeye başladı. Sinan Günal bu konuda, “Özellikle iletişimde kullandığımız segmentasyon ve davranış modellerinin anlık medya etkileşimleri, anonim ziyaretler, dijital analitik verileri gibi anlık olarak oluşan ve akan veri ile zenginleştirilebileceği, diğer taraftan, genellikle kendi siloları içinde mahsur kalan çağrı merkezi verileri, satış ekibi verileri ile IoT verileri gibi yeni oluşmaya başlayan verilerle çok daha etkin hale gelebileceğini fark etmeye başlamak lazım. Dolayısıyla artık ‘büyük veri’nin her organizasyon için ayrı bir tanımı ve kaynağı olduğunu kabullenmemiz gerekli” şeklinde görüşlerini ifade etti.
Dijital dönüşüm sadece elimizdeki süreçleri dijitalize etmek değil
Hem dünyada hem de Türkiye’de bu yeni nesil verinin tüm potansiyeli ile kullanıldığını düşünmediğini ifade eden Günal “Buradaki fırsatları açabilmek ve şirketlerin gelir tablolarına katkı yapabilmek için özellikle pazarlama ile teknolojinin el ele yürümesi gereken, müşteri deneyimi ve pazarlama ekiplerinin teknolojiye yakınlaşmasını elzem hale getiren bir dünyaya adım attık. Bunun yanı sıra, dijital dönüşümü artık sadece elimizdeki süreçleri dijitalize etmek olarak yorumlamayı bırakıp müşteri gözüyle organizasyonumuza dıştan içe bakarak tüm süreç ve veri kaynaklarımızı incelemek, belirlemek, buradan yeni etkileşim modelleri ve yöntemleri çıkartmak ve söz konusu veriyi organizasyonun tamamında etkin biçimde kullanılır hale getirmek gerekiyor. Bunu yapabilmek ise organizasyonların yıllar içinde oluşturduğu “departman duvarlarından” kurtulmayı gerektiriyor. İşte gerçek dijital dönüşüm de tam olarak burada yatıyor. Bu dönüşüm şu anda hem Türkiye’deki, hem de dünyadaki tüm kurumların en zorlandığı alan” dedi.