KPMG’nin iş dünyasındaki üst düzey liderlerin yapay zekâya nasıl yaklaştıklarını ortaya koyan “Üretken Yapay Zekâ – 2023″ raporuna göre yöneticilerin dörtte üçünden fazlası (yüzde 77) üretken yapay zekâyı kullanacakları en etkili yeni teknoloji olarak görüyor ve yüzde 71’i ilk üretken yapay zekâ çözümünü iki yıl içinde uygulamayı planlıyor. Rapor, yöneticilerin üretken yapay zekânın iş gücü üzerinde önemli bir etkiye sahip olmasını beklediklerini, ancak bu teknolojiyi çoğunlukla iş gücünün yerine kullanmak yerine iş gücünü artırmanın bir yolu olarak gördüklerini de gözler önüne seriyor.
Üretken yapay zekâ (AI) son yıllarda hızla küresel çapta bir sansasyona dönüştü. Bu teknolojinin toplum, istihdam, siyaset, kültür ve iş dünyası üzerindeki potansiyel etkisine ilişkin tahminler neredeyse ger gün haberlerde yer alıyor. İş dünyası liderleri de bu fırsatları yakından takip ediyor ve üretken yapay zekânın gerçekten oyunun kurallarını değiştireceğine inanıyor. KPMG de bu gerçekten yola çıkarak iş dünyasındaki üst düzey liderlerin bu dönüştürücü teknolojiye nasıl yaklaştığını gözler önüne seren “Üretken Yapay Zekâ – 2023″ raporunu hazırladı. Raporda, farklı sektörlerden ve bölgelerden 300 yöneticinin katıldığı anket verilerinin yanı sıra KPMG’nin yapay zekâ, teknoloji etkinleştirme, strateji ve risk yönetimi danışmanlarının görüşlerine de yer veriliyor.
Rapor hakkında bilgi veren KPMG Türkiye Yeni Nesil Teknoloji Çözümleri Lideri ve Şirket Ortağı Engin Şayan, “İşletmelerin içerik oluşturma, kullanıcılarla etkileşim kurma, yazılım geliştirme ve verileri analiz etme biçimlerini dönüştürmek için üretken yapay zekâyı kullanma olanakları sınırsız görünüyor. Ancak, gelişmekte olan birçok teknolojide olduğu gibi bu teknolojiden de iş değeri yaratmak basit değil. Çünkü üretken yapay zekânın dönüştürücü gücünden yararlanmak, titiz bir planlama ve riskleri dikkatli bir şekilde azaltarak dengeli ilerleme gerektirir. Raporumuzda bu yaklaşımla üretken yapay zekâ çözümlerinin işletmelere uygun bir şekilde entegre edilebilmesi için pratik bilgiler sunuyoruz. Ayrıca üretken yapay zekânın hala emekleme aşamasında olduğunu da unutmamız gerekiyor. Bundan ötürü bu teknolojiye ciddi bir yatırım yapmak isteyen yöneticiler hala güvenlik, güvenilirlik, faaliyetleri üzerindeki etkisi ve potansiyel değeri hakkında cevaplanmamış birçok soru ile karşı karşıya. Bu araştırmamızda üretken yapay zekâ konusunda cevaplanmamış bu soruları da iş dünyasının üst düzey liderlerinin katılımı ile yanıtlıyoruz. Böylelikle bu teknolojiye yatırım yapmayı planlayan işletmelere yol göstermeyi hedefliyoruz.” dedi.
En etkili teknoloji yapay zekâ olacak
Rapora göre iş dünyası liderleri, üretken yapay zekânın ortaya çıkarabileceği yetenek ve fırsatlara büyük ilgi duyuyor ve bunun müşterilerle etkileşim kurma, işlerini yönetme ve gelirlerini artırma biçimlerini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip olduğuna inanıyor. Sektörler genelinde katılımcıların yüzde 77’si, önümüzdeki 3 ila 5 yıl içinde işletmeler üzerinde en büyük etkiye sahip olacak yeni teknoloji olarak üretken yapay zekâyı gösteriyor. Bu teknolojiyi yüzde 39 ile gelişmiş robotik, yüzde 31 ile kuantum bilişim, yüzde 31 ile artırılmış gerçeklik/sanal gerçeklik, yüzde 30 ile 5G ve yüzde 29 ile blok zinciri gibi diğer teknolojiler takip ediyor.
İlk yapay zekâ çözümlerini iki yıl içerisinde uygulamaya sokmayı planlıyorlar
Ankete göre katılımcıların yalnızca yüzde 9’u üretken yapay zekâyı hâlihazırda uygulamaya sokmuş olsa da işletmelerin büyük bir çoğunluğu (yüzde 71) ilk üretken yapay zekâ çözümünü 2 yıl veya daha kısa bir süre içinde uygulamayı planlıyor. Katılımcıların yüzde 64’ü, yine 3-5 yıl içerisinde üretken yapay zekânın işletmeleri üzerindeki etkisinin orta düzeyde olmasını beklerken yüzde 64’ü bu teknolojinin işletmelerinin rakiplerine karşı rekabet avantajı kazanmasına yardımcı olacağına inanıyor. Yöneticiler, üretken yapay zekânın etkisinin en çok inovasyon, müşteri başarısı, teknoloji yatırımı ve satış/pazarlama gibi kurumsal alanlarda görülmesini bekliyor. BT/teknoloji ve operasyonlar, katılımcıların şu anda işletmelerinde üretken yapay zekâyı uygulamak için araştırdıkları ilk iki birim olarak öne çıkıyor.
Yöneticiler yapay zekâyı iş gücünün yerine kullanmayı düşünmüyor
Rapor, yöneticilerin üretken yapay zekânın iş gücü üzerinde önemli bir etkiye sahip olmasını beklediklerini, ancak bu teknolojiyi çoğunlukla iş gücünün yerine kullanmak yerine iş gücünü artırmanın bir yolu olarak gördüklerini de gösteriyor. Ancak yöneticiler, bazı iş türlerinin risk altına girebileceğinin ve işlerin yeniden tasarlanması konusunda etik hususlar olduğunun da farkındalar. Katılımcıların yaklaşık dörtte üçü (yüzde 73) üretken yapay zekânın üretkenliği artıracağını, yüzde 68’i insanların çalışma şeklini değiştireceğini ve yüzde 63’ü yeniliği teşvik edeceğini düşünüyor. Zaman içinde bu teknoloji, işverenlerin yüksek vasıflı çalışanlara olan talebi karşılamasını ve çalışanların zamanını form ve rapor doldurmak gibi rutin görevlerden daha yaratıcı ve stratejik faaliyetlere kaydırmasını sağlayabilir. Buna karşın yöneticiler olumsuzluklara karşı da tetikte. Katılımcıların yüzde 46’sı, üretken yapay zekâ araçlarının bazı işlerin yerini alabileceği durumlarda iş güvencesinin risk altında olacağına inanıyor. Katılımcılara göre en savunmasız pozisyonlar muhtemelen idari roller (yüzde 65), müşteri hizmetleri (yüzde 59) ve yaratıcılık (yüzde 34) olacak.
Yapay zekânın önünde hala bazı engeller var
Raporda yapay zekânın sunduğu fırsatların yanı sıra önündeki engeller hakkında da bilgilere yer veriliyor. Ankete göre yapay zekâ uygulamalarının önündeki en büyük engeller nitelikli yetenek eksikliği, maliyet/yatırım eksikliği ve işlerle ilgili net bir durumun olmaması gösteriliyor. Organizasyonel engeller bir yana plansız, kontrolsüz üretken yapay zekâ uygulamalarının en kötü senaryoları düşünüldüğünde, yöneticilerin bu teknolojiyi hemen uygulamak için kendilerini hazırlıksız hissetmeleri şaşırtıcı görünmüyor. Çünkü iş dünyasında günümüzün en önemli varlığı güven ve bu güven tehlike altında. Yöneticilerin büyük bir çoğunluğu (yüzde 72), üretken yapay zekânın paydaş güveninin oluşturulması ve sürdürülmesinde kritik bir rol oynayabileceğine insansa da neredeyse yarısı (yüzde 45), uygun risk yönetimi araçlarının kullanılmaması durumunda bu teknolojinin işletmelerine duyulan güvenini olumsuz yönde etkileyebileceğini de söylüyor.
Risk yönetiminde en öncelikli konu siber güvenlik
Katılımcıların yüzde 92’si üretken yapay zekâ uygulamalarının orta ila yüksek riskli endişeleri beraberinde getirdiğini düşünüyor. Ankete katılanların büyük çoğunluğu risk yönetimi konusunda en önemli önceliklerini şu şekilde sıralıyor: Siber güvenlik (yüzde 53), kişisel verilerle ilgili gizlilik endişeleri (yüzde 53) ve yükümlülükler (yüzde 46). İş dünyası liderleri üretken yapay zekâ risklerinin farkında olsa da bunları kontrol etmek için gelişmemiş organizasyonel yapılar ve süreçler, üretken yapay zekâ fırsatlarını yakalamanın önünde engel olarak duruyor. Çok az sayıda işletme, üretken yapay zekâ geliştirme ve uygulama stratejilerinin bir parçası olarak risk ve risk azaltma stratejilerini değerlendirmiş ve uygulamış durumda. Yüzde 47’si hala ilk değerlendirme aşamasında iken yüzde 25’i risk değerlendirmesi yapmış olsa da hala risk azaltma stratejilerini uygulama sürecinde. Ayrıca yüzde 50’si sorumlu bir yapay zekâ yönetişim programı, çerçevesi veya uygulamaları oluşturmayı planlıyor ancak henüz bunları hayata geçirmiş değil ve yalnızca yüzde 5’i hâlihazırda bir tane uygulamış durumda.