Uzun bir süredir, sektörler üretkenlik, verimlilik ve esnekliği artırmanın yollarını ararken, dijitalleşme bunu başarmanın ana yollarından biri haline geldi. COVID-19 birçoğumuzun daha önce mümkün olacağını düşünmediği sayısız fırsat kapısı aralayarak şirketlere dijital dönüşüm yolculuklarını hızlandırma imkanı sundu.
Yazan: Nokia Teknolojiden Sorumlu Avrupa Başkan Yardımcısı Azfar Aslam
Birçok şirketin izlediği yol, yapay zeka (AI), uç bulut bilgi işlem ve SaaS modelleri gibi gelişen Bilgi ve İletişim Teknolojilerini (ICT’ler) benimsemek oldu. Çevresel sürdürülebilirlik ve siber güvenlik trendlerinin sürüklediği bu hareket daha yenilikçi çözümlerin doğmasını sağlayacak ve 2030 itibariyle küresel gayri safi hasılayı 8 trilyon dolar artırması beklenen 5G ağlarıyla birleşecek.
Online perakende, medya ve bankacılık gibi çoğu dijital sektör COVID sırasında dönüşürken, imalat, sağlık, taşıma ve enerji gibi daha fiziksel olan sektörler, dijitalleşmenin artırılmış güvenlik, üretkenlik ve verimlilik açısından oluşturabileceği önemli değere yalnızca girizgâh yapabildi.
Neyse ki, dünya yeni bir 5G ekosistemi ve bulut altyapısı, yazılımlaştırma, artırılmış zeka/makine öğrenmenin yanı sıra gelişmiş sensörler ve robotlar gibi bağlantılı kilit teknolojiler ile ‘büyük tersine dönüş’e yaklaşıyor. 5G+ olarak adlandırdığımız bu yeteneklerle donatılmış, fiziksel ve dijital endüstrilerdeki Operasyonel Teknolojiler, önümüzdeki on yıl içinde çok ihtiyaç duyulan dijital dönüşüm için gerekli çözümleri bulacaktır.
Sonuç olarak, Web3, bulut ve belki de tümü için en büyük ICT yeniliklerinden biri olan Metaverse’i destekleyen gelişen teknolojilerin de yardımıyla, geleceğin dijital becerilerine olan ihtiyaç daha kritik hale dönüşecek.
Endüstriyel ve Kurumsal Metaverse’in Yükselişi
Sosyal bağlantının yeni dönüşümü ve mobil İnternet’in halefi olarak tanımlanan Metaverse şimdiye kadar müşteri odaklı deneyimlere odaklandı. Ne var ki, en büyük ve etkili fırsatlar bu sanal ve artırılmış ortamın diğer formlarından gelecek: Endüstriyel ve Kurumsal Metaverse. Kurumlar da bu uygulamalar sayesinde fiziksel ve dijital ortamlar arasındaki sınırları kaldırarak ‘dijital ikizler’ olarak adlandırılan dünyayı yeniden şekillendirecek.
Pratikte, bu projelerin gerçek dünyaya kopyalanmadan önce sanal olarak gerçekleştirilebileceği anlamına gelecek. Örneğin, Artırılmış ve Sanal Gerçeklikleri (AR/VR) kullanarak, fabrika çalışanları çalışan bir üretim hattında kullanıma almada önce ekipmanları tasarlayıp test edebilecek, böylece riskleri azaltarak üretim hacimlerini daha hassas bir şekilde öngörebilecek. Bazı sektörlerde şu anda 5G+ ağlarının kullanılması, Endüstriyel ve Kurumsal Metaverse’in sağlayabileceği diğer avantajların harika bir kanıtı olarak öne çıkıyor.
Halihazırda birçok sektörde dijitalleşmenin meyvelerini topluyoruz. Avustralya’daki bir demir cevheri madeninin analizinde, WiFi yerine özel kablosuz ağların kullanılması sayesinde kablosuz erişim noktalarında 20 kat azalma ve böylece sitelerin bakımı için gereken personel sayısının 4 kat azalma sağladığı görüldü, bu da 70 milyon Euro tutarında yıllık tasarruf sağladı. Başka bir vakada, Hollanda’daki bir çiftlik, 5G teknolojileriyle hassas tarım yaklaşımı uyguladı, burada kullanılan bir uygulama yabani otların arasında iyi mahsuller belirledi ve yabani otları ortadan kaldırmak için uzaktan otomatik püskürtme uygulamasını tetikledi. Böylece üretim 6,7 kat arttı ve aynı teknolojinin dünyadaki çiftliklerin %15’ine uygulanması durumunda, mahsullerde yıllık 300 milyon ton artış ve su tüketiminde 150 milyar metre küp azalma sağlanabilir.
Metaverse’in daha da gelişmesi ve sanal ortamda projeleri başlatması ya da kopyalayabilmesi daha az süre, daha düşük maliyetler ve daha az risk anlamına gelecek. Nokia CEO’su Pekka Lundmark’ın Brooklyn Zirvesi’nde bahsetmiş olduğu Brooklyn Köprüsünü ele alalım. 19. yüzyılda köprünün yapımı 14 yıl sürerken en az 20 can kaybı yaşandı. Şimdi çalışma bugün gerçekleşiyor olsaydı, yaklaşım tamamen farklı olurdu.
Mühendisler sanal ortamda 3 boyutlu modelleme ile köprü gibi inşaat projelerini en küçük ayrıntıya kadar tasarlayabilir ve 100 yıl ilerisine kadar inşaatın yaşam döngüsünü oluşturabilir. Köprüyü bir örnek olarak kullanarak Kurumsal Metaverse proje oyuncularına nerede olduklarından bağımsız olarak birlikte tasarlama ve köprü ile etkileşim kurma imkanı sunarak sınırsız işbirliği imkanları sağlıyor. Benzer şekilde, Endüstriyel Metaverse üretim çalışanlarının AR ve VR araçlarıyla makine ‘kullanmasını’ ve köprü kısımlarının AI-destekli sistemler kullanılarak fabrikalarda önceden imal edilmesini sağlar. Ek olarak, köprü imal edildiğinde her gerilim noktasına uygulanan sensörler yetkililere köprünün durumunu gerçek zamanlı olarak takip etme ve dronlar ve robotik teknolojilerle bakımını yapma imkanını sunuyor. 21. yüzyılın Brooklyn Köprüsü üçte bir sürede ve sıfır can kaybı ile tamamlanabilirdi ve önemli kısıtlamalar ve trafik aksamalarına gerek kalmadan sürdürülebilirdi.
Ancak Metaverse’den faydalanma imkanına sahip olan sadece inşaat sektörü değil. Yalnızca günümüz bulutunun gücünden yararlanmakla kalmayıp, dünyanın her yerinden genom veya iklim dijital ikizleriyle gerçek zamanlı etkileşimler ile tıp ve bilimde çığır açan keşifler de daha hızlı gerçekleşerek, kuruluş ve uluslar bir araya gelerek kanserin tedavisini bulma veya iklim krizlerinin üstesinden gelme gibi dünya sorunlarını çözme imkanı sunacak. Açıkça görülüyor ki avantajların sayısı çok fazla. Öte yandan, tam sürükleyici bir deneyim elde etmek için, öncelikle geliştirilmesi gereken birkaç teknoloji çözümü daha var.
Metaverse bağlanabilirlik fırsatları
Mateverse’e akıllı cihazlar ve giyilebilir cihazlardan erişilebiliyor, bu da yüksek hızlı, esnek ve sürekli İnternet bağlantısını gerektiriyor. Buna uyum sağlamak için eski 2G ve 3G ağlarının ve frekanslarının kullanımdan kaldırılması veya 5G ve 6G’ye odaklı ağılara dönüştürülmesi de dahil olmak üzere, ağların gecikme, güvenilirlik ve hızda önemli ilerlemeler kaydetmesi gerekiyor.
Eşi benzeri görülmemiş yeni bir içine alma ve endüstriyel dijitalleşme çağına girerken, ağ sağlayıcılar için üzerinde çalıştıkları ağların güvenilirliği, her yerde bulunabilirliği, güvenliği ve sürdürülebilirliğine dayalı daha yüksek beklentiler ortaya çıkacak. Tüketicilerin bunları benimsemesi birkaç yıl sonra gerçekleşse de, endüstriyle ve kurumsal benimsemenin hızlı bir şeklide gerçekleşeceği şimdiden görülüyor. Bir örnek vermek gerekirse, IBM kuruluşlara iş ortaklarından dijital ikizler satın alma imkanı sunan dijital ikiz değişim platformuna şimdiden sahip. Bu göz önünde bulundurulduğunda, Metaverse’nin potansiyelini iyileştirmek ve büyütmek isteyen hem yerleşik hem de gelişmekte olan şirketler için açık erişilebilirlik standardını elde etmek için epeyce sebep mevcut.
6G ağlarının lansmanı dijital ve fiziksel yaşamlarımızın birleşmesini sağlayarak şirketlere Metaverse’nin temel altyapısını oluşturma imkanını sunacak. Avrupa Komisyonu tarafından yönetilen ve 6G standardizasyonunun temelini oluşturacak Avrupa 6G amiral gemisi girişiminin ikinci aşaması olan Hexa-X-II gibi programların geliştirilmesi de kuruluşlara bir araya gelme ve bağlanabilirlikte geleceği inşa etme imkanını sunacak.
Başarının anahtarı işbirliği
Metaverse ekonomisinin 2030 itibariyle 824 milyara erişeceği tahmin ediliyor. Şimdi bu teknolojiye yatırım yapan kuruluşlar ilk inovasyon yarışını kazanacak. Öte yandan, Metaverse tam potansiyeline ancak kuruluşlar açık, güvenli, ekolojik olarak sürdürülebilir ve her şeyi içeren ve inovasyonu destekleyerek bunu sürece dahil olan herkes için değere dönüştüren bir ortam yaratmak için birlikte çalışırsa erişebilirler. Bu yoğun yatırım ve teknolojik uyum, karmaşık içerik oluşturan araçlar ve sistemin stabilitesini sürdürmek ve gerçek bir kapsayıcı deneyim oluşturmak için büyük sunucular gerektirecek.
Sadece bu nedenle bile, Metaverse asla sadece bir kişi veya kuruluşa ait olamaz ve Metaverse Standartları Forumu gibi inisiyatifler sektörel işbirliği ve açıklık standartlarını yönlendirmeye yardımcı olmalıdır. Yeni teknolojilerin atılım yaparak kendi imparatorluklarını kurduğu günler çok geride kaldı. 5G’den 6G çağına adım atarken, dijital dönüşüm teknoloji işbirlikleri ve dijital-fiziksel füzyon ekosistemleri ile her sektöre yayılacak.
2030 itibariyle, dijital dünyada olup biten her şey fiziksel dünyayı da etkileyecek ve bunun tersi de doğru olacak, ayrıca dijital dünyaya bağlanabilecek her fiziksel nesne bağlantılı olacak. Birçok tüketici Metaverse’e topluluklara katılma ve faaliyette bulunmanın yeni bir yolu olarak bakarken, işletmeler ve tüm uluslar inovasyon, işbirliği ve ekonomiyi artırmak ve karmaşık teknolojileri çalıştırmanın daha güvenli ve basit yollarını yaratmak için Endüstriyel ve Kurumsal Metaverse’i kullanacak. İşte Metaverse tam da burada heyecan verici hale geliyor.