Bazı araştırmacılar “2026 yılına kadar çevrimiçi içeriğin yüzde 90’ının sentetik olarak üretilebileceğini” öngörüyor. Fortinet’e göre siber güvenlik, herkes için güvenli ve sürdürülebilir bir gelecek sağlamanın gerekli koşulu olarak ön plana çıkıyor.
Fortinet günümüzün dijital dünyasında siber güvenlik, ulusal güvenlik, dijital gizliliğin korunması, bireylerin korunması, işletmelerin esnekliğinin sağlanması ve dijital güvenin temin edilmesi gibi toplumumuzun temel unsurlarının korunması ve sürdürülmesi için hayati önem taşıdığını vurguluyor.
Siber güvenlik ulusal güvenliğin de koşullarından biri
Günümüz toplumlarının ve ulusal ekonomilerinin canlılığı güvenli bir siber uzaya bağlı. Siber savaş, siber casusluk, hacktivizm ve siber terörizm ulusal güvenliği etkiliyor. Hacktivistlere, ulus devletlere, siber tehdit aktörlerine ve siber suç örgütlerine karşı toplumun güvenliğini ve dayanıklılığını sağlamak son derece önemli. Siber güvenlik siyasi istikrarda, kritik altyapıların tehlikeye girmesi nedeniyle fiziksel zarardan korunmada ve ekonomik sağlıkta kritik bir rol oynuyor. Uygun siber güvenlik sistemleri insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı, kurumlara güveni ve adil bir toplumu geliştiriyor. Ne var ki tüm bunlar, bir ülkenin siber altyapısına başarılı bir saldırı olması durumunda tehlikeye giriyor.
Dijital gizliliğin koşulu olarak siber güvenlik
Gizlilik bir insan hakkıdır. Ancak dünyanın parmaklarımızın ucunda olduğu günümüz dijital toplumunda, bu kolaylığın bedeli genellikle kişisel bilgilerin paylaşılmasını içeriyor. Dolayısıyla, dijitalleşme inovasyon ve yaşamlarımızı iyileştirmek için muazzam bir potansiyel sunarken, bunun, dijital gizliliğin tehlikeye atılması pahasına olmaması gerekiyor. Gizliliği korurken herkesin bu ilerlemelerden, yeniliklerden ve kolaylıklardan faydalanabilmesini sağlamak, toplum olarak başarımız için kritik öneme sahip.
Finansal, tıbbi ve istihdam kayıtları veya devlet tarafından verilen bilgiler gibi özel ve hassas bilgileri çalan siber suçlular, bireylerin hayatlarını ifşa edebiliyor ve kesintiye uğratabiliyor. Üstelik bu kesintinin telafisi aylar veya yıllar sürebiliyor.
Bireyleri korumanın koşulu olarak siber güvenlik
Toplumlar güvenli ulaşım, temiz su ve hava, güvenli gıda ve ilaç ile petrol ve gaz, enerji ve kimyasallar gibi riskler de taşıyan üreticiler tarafından tedarik edilen kaynaklara bağlı yaşıyor. Bu sektörler sadece gerekli olmakla kalmayıp aynı zamanda dijital altyapımızla da bağlantılı. Sanitasyon ve temiz su gibi bu kritik sistemlerin kesintiye uğraması veya bir siber saldırı nedeniyle endüstriyel tesislerdeki güvenlik önlemlerinin tehlikeye girmesi insanların hayatını tehlikeye atabiliyor.
Kurumsal esnekliğinin koşulu olarak siber güvenlik
Kurumları hedef alan fidye yazılımı veya zararlı yazılım gibi saldırılar önemli bir yıkıcı potansiyele sahip. Bu saldırılar sadece işletmelere ciddi zararlar vermekle, mali yeterliliği, marka ve itibarı ve tüketici güvenini etkilemekle kalmıyor. Aynı zamanda bu kurumlara güvenen müşterileri ve tüketicileri de etkiliyorlar.
Siber saldırıların kurumsal esneklik üzerindeki potansiyel etkisi göz önüne alındığında, kuruluşların siber güvenlik için net bir gözetim, süreç ve prosedürlere sahip olması gerekiyor.
Dijital güvenin koşulu olarak siber güvenlik
Güven, çevrimiçi mal ve hizmet satın almaktan uluslararası diplomasiye kadar her işlemin temel bir unsuru. Dijital güven, dijital teknolojilerin ve bunları sağlayan kurumların, paydaşların çıkarlarını koruyacağı ve toplumsal beklentileri ve değerleri destekleyeceği beklentisi anlamına geliyor. Fakat dijital teknoloji ve araçların hızla gelişmesiyle birlikte, ister saldırganların kötü amaçlı yazılım dağıtmak için tanıdığınız ve güvendiğiniz bir kişi veya kuruluş gibi davrandığı yaygın kimlik avı saldırıları, isterse son zamanlarda sofistike deepfake’lerdeki artış olsun, güven sarsılabiliyor. Tahminler bu yeni tehdidin artacağını gösteriyor; bazı araştırmacılar “2026 yılına kadar çevrimiçi içeriğin %90’ının sentetik olarak üretilebileceğini” öngörüyor.
Genellikle sosyal mühendislik saldırıları gerçekleştirmek için kullanılan deepfake’ler, diğer dijital aldatma biçimleri gibi, dijital teknolojiye olan güveni sarsarak toplumu tehdit ediyor. Deepfake’ler potansiyel olarak seçim sonuçlarını baltalayabiliyor, sosyal istikrarı etkileyebiliyor ve hatta özellikle de dezenformasyon kampanyalarında ulusal güvenliği tehlikeye atabiliyor. Bazı durumlarda deepfake’lerin kamuoyunu manipüle etmek veya sahte haberler yaymak için kullanıldığı ve bunun da halk arasında güvensizlik ve kafa karışıklığına yol açtığı biliniyor.
Bu tehditleri azaltmanın en etkili yolu, soruna ilişkin farkındalığı artırmak ve tüm bireyleri (çocuklar, ebeveynler, öğretmenler, işgücü) bu tehlikeler ve bunları nasıl fark edecekleri konusunda eğitmekten geçiyor. Bu şekilde, bu kötü niyetli kampanyaların etkisini azalabiliyor ve birlikte güvenli bir internet inşa edilebiliyor.
Neredeyse tüm kritik altyapı ve hizmetlerin internete bağlı olduğu dijitalleşmiş bir dünyada yaşamak, siber güvenliğin bugün ve gelecekte toplumumuzun sürdürülebilirliği̇ için temel bir unsur haline geldiği̇ anlamına geliyor. Bu nedenle iklim değişikliği, cinsiyet eşitliği, çeşitlilik ve iş etiği gibi siber güvenliğin de her şirketin sürdürülebilirlik girişiminin bir parçası olması gerekiyor. Her kurum, hepimizin güvendiği dijital dünyanın güvenli, güvenilir ve sürdürülebilir olmasını sağlamak için uygun önlemleri, süreçleri ve yönetişimi uygulamaya koymalı.