2014 yılında 2 akademisyen olan Aytül Erçil ve Ceyhun Burak Akgül tarafından kurulan Vispera, yapay zekanın bir alt dalı olan yapay görme teknolojisi üzerine uzmanlaşan bir şirket. Karantina döneminde biz de boş durmadık ve şirketin CCO’su Gökhan Arıksoy ile şirket ve gelecek planları üzerine sohbet ettik. Keyifli okumalar.
Çünkü çok fazla ürün var. Bu ürünlerin raflara yerleşimi ve bulunurluğu hem perakende hem de hızlı tüketim şirketleri için önemli. Dolayısıyla buradan yola çıkarak harekete geçiyorlar. Şirketin iki tane ana faaliyet noktası var: bir tanesi mobil cihazlarla çekilen resim üzerinden yapılan analizler, diğeri de sabit kamera yani perakende mağazasında yerleştirilmiş bir sabit kamera üzerinden rafların 7×24 izlenmesiyle yapılan analizler. Her ikisinde de giderilen çok temel üç tane problem var. Çekilen resimle rafta ürünün olup olmadığının analizini yapmak, giderilen ilk problem. İkincisi ürünün rafta bulunması ve görünür durumda olmasıyla ilgili. Çünkü çeşitli nedenlerle mağazalarda yapılan dizilimlerden dolayı ürün planlanan yerde olmayabiliyor. Rafın arkasına itilmiş olabiliyor, bu da alışverişçinin bu ürünleri satın almak için bulamaması ve satın almaması demek. Üçüncüsü de planogram adı verilen raf planlaması. Hızlı tüketim şirketleri bunu ağırlıklı olarak uyguluyor. Mesela üretici firma, perakendeciye gidiyor ve “Ben ürünlerimi belli bir dizilimde ve raf payı ile satışa sunulmasını istiyorum” diyor.
Daha sonra bunun üzerinden bir pazarlık yapıyor. Ama ister istemez perakende mağazasındaki dinamiklerden dolayı ürünler üreticinin istediği gibi dizilemeyebiliyor veya dizilim korunamayabiliyor. Şirketler de bunu kontrol etmek istiyor. Yani gerçekten rafta istedikleri şekilde yer alıyorlar mı? Planograma göre doğru dizilmiş mi? Rafta ürün görünüyor mu? gibi soruların cevaplarını almak ve eğer uygulamada sorun yaşanıyorsa düzeltici aksiyonlar almak istiyorlar.
Enterprise Next: Bu üretici/perakende firması örneğinden gidecek olursak sonuçta üretici şirketler bu rafta önde görünmek veya kendi sıralamalarını yaptırmak için de perakendeci ya da benzer şirketlere bir ödeme yapıyorlar değil mi? O yüzden de bu ödemelerin karşılığını alıp almadıklarını kontrol için de böyle bir sistem kuruluyor, doğru mudur?
Gökhan Arıksoy: Aynen öyle ve bunu çok önemsiyorlar. Yani gerçekten hem küresel şirketler hem de yerel büyük oyuncular için de ürünlerinin rafta doğru bir şekilde dizilip dizilmediği önemli. Ürünlerin gerçekten görünür olup olmaması da en az planogram kadar önemli. Hızlı tüketim şirketleri, kendi saha ekiplerini veya IPSOS ve Nielsen gibi saha analiz şirketlerini kullanarak belli analizler yapıyor. Bu analizler sırasında ilgili hızlı tüketim şirketinin saha elemanı zamanında gitmiş mi? Orada ürün var mı? Ürünleri kontrol etmiş mi? gibi soruları cevaplayarak aslında performans yönetimine yönelik bazı çözümler üretmeye çalışıyor.
Vispera, 2014 yılından 2017 yılına kadar sadece Ar-Ge çalışmaları yapmış bir şirket. Yani neredeyse hiç piyasaya çıkıp da müşteri aramamış. Aslında bazı denemelerle teknoloji ve ürünlerini hızlı tüketim ve perakende ihtiyaçlarına hazır hale getirmiş. 2017 yılından beri de hızlı bir şekilde sahada yer alıyor. Şu anda Brezilya’dan başlayıp Hindistan’a kadar geniş bir coğrafyada 15’ten fazla ülkede ürünlerini kullanan şirketler var. Türkiye’de şu anda çoğu Ar-Ge çalışanlarından oluşan 80 kişiye yakın bir ekiple 30’dan fazla müşteriye bu hizmetleri sunuyor. Müşteriler arasında Coca-Cola İçecek, Ülker, Anadolu Efes, Unilever, Bilkom, Nobel ve Reckitt Benckiser gibi şirketler yer alıyor.
Müşterimiz dünyaca ünlü çikolata üreticisi hizmet almaya başladıktan yalnızca dört ay sonra rafta ürün bulunurluğunu yüzde 90’a çıkardı ve planogram uyumunu neredeyse ikiye katladı. Bunun sonucu olarak seçilmiş mağazalarında engellenen satıştan kayıplar neticesinde yüzde 10’un üzerinde satış rakamlarında iyileşme yakaladı.
Vispera’dan önce denetim hizmeti alan dondurma kategorisi lideri Vispera ile mükemmel mağaza programında öz-denetim modeline geçerek sezon süresindeki kapsamını üç katına çıkardı. Aynı gün içinde rapor alabilmeleri ve objektif bir değerlendirmeye tabi tutulduklarını gören saha ekibinin hem morali yükseldi hem de aksiyon alma kabiliyeti arttı.
Dünyanın önde gelen içecek üreticisi Vispera ile on binlerce satış noktasından aynı gün içinde takip etmek istediği APG’lere ulaşır ve aksiyon alabilir hale geldi. Ürün grubu seviyesinden tekil ürün seviyesinde takip mümkün hale geldi.
Vispera ile çalışmaya başladıktan sonra dünyaca ünlü sağlık ürünleri üreticisi eczanelerdeki ürünlerinin bulunurluk ve görünürlüğünde gözle görülür iyileşme sağladı. Vispera kullanımıyla birlikte sahadan gelen veriye güvenirlik artış gösterdi ve doğru aksiyonlar alınarak saha ekibinin eczanelerdeki ticari pazarlama kriterlerini kısa sürede yakalaması sağlandı.
Görev tanımınız hakkında neler söylemek istersiniz?
Ben şu anda Chief Commercial Officer (CCO) olarak görev alıyorum. Şirketin teknoloji operasyonları dışındaki fonksiyonlarını deneyimli ekibimizle beraber küresel ölçekte yönlendiriyorum. Ana motivasyonum Türkiye’den küresel ölçekte tanınan büyük bir teknoloji şirketinin çıkması. Bunun iş hayatına girdiğim 1993 yılından beri hayalini kuruyorum.
Hindistan’da bir ofisimiz var. Bu sene MEA (Middle East Africa), CIS (Commonwealth of Independent States) ve EU (European Union) olmak üzere üç tane ana bölge hedefimiz var. Bu bölgelerin içindeki bazı ülkeleri önceliklendirdik veya bölgesel ofisler kurma planları yaptık. Bu planları da hayata geçiriyoruz.
Şirket Türkiye, İstanbul merkezli mi?
Şirketin ana merkezi şu anda İstanbul Türkiye’de ancak yakın gelecekte Almanya, İngiltere veya Hollanda arasından bir seçim yaparak yeni bir merkez ofis kurmayı planlıyoruz. Bu kuracağımız ülkenin global piyasa algısı, satış, pazarlama bakış açısı büyük potansiyel müşterilere erişim, finansal teşvikler, avantajlar gibi çeşitli bakış açılarıyla bu süreci değerlendiriyoruz. Başka bir deyişle yani Ar-Ge gibi bütün ana yatırımımız yine Türkiye’de olacak.
Zaten silikon vadisine gidip Amerika’yı keşfediyorlar. Uzak Doğu’ya gidip oradaki coğrafyayı keşfediyorlar ya da yakın oluyorlar gibi bir süreç. Peki 15 ülkeyi yakın dönemde kaça çıkartma planı var diyebilirsin? 15’i katlayarak mı gideceksiniz yoksa beşer beşer mi artıracaksınız? Tabii virüsten sonra dünyanın ne olacağıyla da ilgili tabii bu sorunun cevabı.
Biz bu seneyi 25 civarında ülkeyle kapatmayı planlıyoruz. Bu katlanarak devam eder ama küresel ölçekte 192 ülkenin tamamında olacağız gibi bir hedefimiz yok. Hızlı tüketimin ve perakendenin büyük olduğu Almanya, Polonya, Hollanda, İngiltere, Kazakistan, Ukrayna, Azerbaycan, BAE, Katar, Suudi Arabistan, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika ve bazı Afrika ülkeleri, bu yatırımı yapmak için anlamlı olduğundan bu pazarlara öncelik vererek büyümeye devam edeceğiz.
Bu noktada oluşturduğumuz iş ortaklığı ekosistemi de çok önemli. Dinamiklerin tamamen farklı olduğu pazarlara o pazarları bilen ve faaliyet gösteren, bizim değer önerilerimizle örtüşen iş ortaklarıyla giriş yapmayı tercih ediyoruz.
Günün sonunda hep Logo Ventures gibi GBA (Galata Business Angels) gibi yerli yatırımcılardan destek gelmiş ya da yatırım almışsınız şirket olarak. Yurt dışı merkezli bir yatırım şirketinin gelmesi sizdeki dengeleri değiştirir mi? Bu hedefler arasında mı?
Şirketin kurucuları, aynı zamanda iki ana ortağı. Bunun dışında şirket çalışanlarında da belli bir miktar şirket hissesi var. Bunların dışında da herkesçe tanınan bireysel ve kurumsal isimler de şirketin melek yatırımcısı ya da yatırımcısı olarak şirketin içerisinde yer alıyor. Merkezimizi taşımak için Hollanda, İngiltere ve Almanya arasında karar verirken yabancı yatırım alabilmek için yabancı bir ülkede bulunmanız gerektiğini de göz önünde bulunduruyoruz. Dolayısıyla ülkeyi seçerken dikkat edeceğimiz şeylerden bir tanesi de bir sonraki turda yabancı yatırımı alabilmek için uygun bir ülke olması. Türkiye’deki özel sermaye ve girişim sermayesi şirketlerine baktığımızda, normal yatırım limitlerinin bizim beklentilerimizin yavaş yavaş altında kalmaya başladığını görüyoruz.
Bu Vispera’nın altyapısının veya sisteminin çalışması için ne gerekiyor? Hangi şartlarda çalışmanız mümkün? Merkeze yakın olmayan bölgelerde internet kopar mı, kesilir mi gibi sorular var ya şu an dönen kafamızda? Bunlarla ilgili ne söylersiniz teknik anlamda?
Bulut temelli bir teknoloji kullanıyoruz. Dolayısıyla resim sabit kamerayla da mobil cihazla da çekildiğinde fark etmiyor. Hepsi günün sonunda buluta gidiyor ve orada işleniyor. Daha sonra analizlerin ardından hızlı bir şekilde raporlanabilir hale geliyor. Yani mesela şöyle bir örnek vereyim ürün bulunurluğuyla ilgili. Mesela bir tane süpermarkette mobil cihazla resim çektin. Birkaç saniye sonra aslında ilgili bölge yöneticisine rafta mal var mı, yok mu? gibi bazı temel bilgileri verebiliyoruz. Belli bir süre sonra da bütün detaylarıyla raporlanabilir hale getiriyoruz. Bu da hızlıca aksiyon alınmasını ve nitelikli takibi sağlıyor. Arka tarafta tamamen bir yapay zeka temelli yapay görme teknolojisi yer alıyor. Türkiye’nin bu alandaki en yetkin, doktoralı mühendis kadrosu ekibimizde yer alıyor. Bazı noktalarda yapay zekanın tanımadığı ya da tanımakta zorlandığı yerlerde de bir operatörden yardım alarak resimle ilgili bir son karar verilmeye çalışılıyor. Ancak mobil kamerayla çekilen resimle sabit kamera ile çekilen arasında ufak bir detay var. Mobil kamerayla sadece markete gittiğinde bir tane resim çekiyorsun. Ama sabit kamera olduğunda her 30 dakikada, 10 dakikada veya 5 dakikada resim çekip gerçek zamanlı analizler yapabiliyoruz. Veri miktarı sabit kamera çözümlerinde daha fazla. O yüzden Cisco ve Intel gibi şirketlerle yaptığımız iş ortaklıkları var. Bu iş ortaklıklarının sonucunda perakende firmasının mağazasına bir tane cihaz koyup bazı analizlerin orada hiç buluta gitmeden hızlıca yapılmasını mümkün kılıyoruz. Böyle bir alternatif de teknik olarak mümkün.
Hangi ürünün ne kadar satıldığını bir markette ya da hangi aralıklarla, hangi saatlerde daha çok talep olduğu gibi bilgileri de almalarını sağlıyor değil mi müşterilerin?
Tabii tabii. Bizim bir tane ısı haritamız var. Bu harita, kimin rafın neresine dokunduğunu, daha çok nereye dokunduğunu, hangi taraftaki ürünlerin daha fazla alındığını ve çok daha fazlasını gösteriyor. Bu da çok büyük bir güç. Hızlı tüketim şirketleri rafın neresine daha çok dokunulduğunu, hangi nedenden dolayı dokunulduğunu bilmek istiyor. Böylece onlara aslında çok kıymetli bir bilgi verilmiş oluyoruz.
Bir de şey dikkatimi çekti şirket araştırırken, geçtiğimiz senelerde Startup Dergisi tarafından en iyi startup’lar listesine girmiş. Ama artık siz kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Bir startup mısınız? 15 ülkeye yayıldıktan sonraki hedef 25 olmuş.
Start-up aşamasını geçerek scale-up aşamasına geldik. Dolayısıyla konum olarak hızlı bir küresel büyüme sürecinin içindeyiz. Siemens, SAP, Software AG, Deloitte gibi uluslararası şirketlerde ülke müdürü, ülke satış direktörü, genel müdür, teknoloji lideri ve şirket ortağı gibi rollerde çalıştım. Bu uluslararası şirketlerde yurtiçi, yurtdışı pozisyonlarda kazandığım deneyimler benim için sektör odaklı teknoloji ürünleri olan küresel büyüme aşamasındaki Vispera’ya değer katma imkânı yaratıyor. Dolayısıyla artık küresel büyümenin daha hızlı ve daha sistematik bir şekilde yapılabileceği bir süreçteyiz. Diğer taraftan şirketin içerisinde akademik geçmişi olan birçok kişi var. Bu durum, şirketin doğasını sıradan bir kurumsal yazılım satış şirketinden daha farklı bir yere getiriyor. Şu anda scale-up aşamasındayız ve küresel bir şirket olma konusunda hızlı bir şekilde ilerliyoruz. Ama bir yandan da start-up kültürünü de kaybetmek istemiyoruz
Bu virüs olayları nasıl etkileyecek, etkiliyor sizin işinizi? Buna karşı bir B planı, eylem planı, buradan da nasıl kurtuluruz şeklinde kafanızda bir şey var mı? Yoksa biz önümüzdeki maçlara bakacağız şeklinde mi ilerleyecek?
Bir defa eninde sonunda bir şekilde ortalığın yatışacağını düşünüyoruz. Hepimizin birinci hedefi hayatta kalmak. Bu noktada şirket olarak işleri uzaktan yapmayı iyi bir şekilde yönetebildik. Bunda tabii teknoloji şirketi olmanın da bir katkısı var. Çoğu şirket daha karar veremediği anda biz uzaktan çalışmanın kararını vermiş ve uygulamaya geçmiştik. Orada biraz daha öngörülü davranabildiğimizi düşünüyorum. Bu Korona virüs konusu eninde sonunda bitecek. Bitene kadarki süreçte endüstriler çok hızlı bir şekilde dönüşüyor. Ben Deloitte’teyken C seviyedeki yöneticilere dijital dönüşüm satardık. İçinde bulunduğumuz süreç artık dönüşümün de ötesine geçerek, bizleri markete gitmek yerine her şeyi internetten sipariş etmeye itiyor. Bu aslında bir miktar zorunlu. Bu iş bittiğinde bazı tüketici alışkanlıkları değişmiş olacak. Özellikle hızlı tüketimde Direct to Customer (DTC) denilen bir şey var. Yani artık hızlı tüketim şirketinin aracı olmadan direk tüketiciye ulaştığı bir senaryo. Bunun çok hızlanacağını öngörüyoruz. Diğeri de perakendede online veya alternatif şirketlerin kurulacağını düşünüyoruz. 2008 krizi sonrasında kurulan Uber, Airbnb ve WhatsApp buna örnek aslında. Online teslimat, hızlı tüketim veya perakende şirketleri alternatiflerinin piyasada hızlıca çoğalacağını düşünüyoruz. Görüntü işleme teknolojisi, bunların hepsinin bir ihtiyacı aslında. Dolayısıyla kanalın değişmesi veya iş modelinin değişmesi bizi hiç etkilemiyor diyemem ama bu değişime ayak uyduracak çeviklikte ve alt yapıdayız. Pazarın büyümeye devam etmesi, yeni oyuncuların olması bizim için yeterli olacaktır diye düşünüyoruz.