Enterprise Next olarak konuk yazarları ağırlamaya devam ediyoruz. Bu aydaki son konuğumuz ise Sony Avrupa Pazarlama İletişim Yöneticisi Alexandra Parlour oldu. Parlour’un ‘entegrasyon’ konusunda yazdıklarınızı bir solukta okuyacaksınız.
İngiltere Hükümeti’nin geçtiğimiz Nisan ayında ilan ettiği, büyük bölümü üniversitelerde harcanacak olan, beş yıllık 26,3 milyar sterlinlik rekor bilim bütçesi yatırımını duymak ilgimi çekmişti. Bunun, üniversitelere yönelik AB finansmanı ile bir araya gelmesi, tüm eğitim kurumlarının öğrencilerini müstakbel işverenlerinin ihtiyaç duyduğu becerileri sunabilmeleri için teknolojideki hızlı değişiklikleri desteklemek üzere yüklü yatırımlara ihtiyaç duyduklarının farkında olduğunun gözler önüne seriyor. Böylesi devasa yatırım rakamları ile odak, öğrencilerin yüksek kaliteli sınıflarda öğrenim görmesi ve öğretmenlerin en iyi tesislere erişime sahip olması için ülke çapındaki tesislerin standardının yükseltilmesine kayıyor.
Öğrenim ve eğitim çok daha iş birliğine dayalı hale geldiğinden, eğitim tesislerinin standartlarının yükseltilmesi çok büyük bir önem kazandı. Bir sonraki sınavdan önce her şeyi ezberlemek için saatlerce yalnız başıma ders çalışıp dersleri gözden geçirdiğim günler artık geride kaldı! Bugünlerde, öğrenciler sınıfta çok daha aktif bir katılım göstermeye ve sınıf arkadaşları ile birlikte çalışma gruplarının parçası olmaya teşvik ediliyorlar.
Her ne kadar aktif öğrenim yaklaşımı iş birliğine dayalı öğrenmeyi desteklese de aynı zamanda çok daha interaktif öğrenim deneyimlerini mümkün hale getirmek için halen okullarda kullanılan teknolojilerin eksikleri de göz ardı edilmemeli. Bugünün öğrencilerinin bu yeni öğretim yöntemlerini gerçekten kabullenmesini sağlamak için, sınıfta maruz bırakıldıkları teknolojinin de, evde kullandıkları teknolojiler ile el ele gitmesi, hatta daha da iyisi, bunları öğrenim ortamında kullanmalarına imkan vermesi gerekiyor. Dolayısıyla, okullar ve eğitim kurumlarının yatırım yaptıkları teknolojileri yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.
Tecrit değil karşılıklı etkileşim
Aktif öğrenim söz konusu olduğunda, teknolojinin her ikisinden de en iyi şekilde yararlanmayı mümkün kıldığını ve karşılıklı etkileşim ve iş birliğine açılan kapı olarak görülebileceğine inanıyorum. Son araştırmalar da bunu desteklerken, üniversitelerin, hayata geçirdikleri öğretim ve teknoloji yöntemleri söz konusu olduğunda, uluslararası hale gelmenin ‘iş dünyasına daha yakın’ olmalarına imkan vermesinden ötürü, yeni finansman düzenlemelerine uyum sağlamak için ayarlamalar yaptığına şahit olduk.
Teknoloji, öğrencilerin 21. yüzyılın işgücü becerilerini geliştirmesine imkân verecek öğretim stratejilerinin iyileştirilmesinde en etkili araç olarak görülüyor. Bu durum, sadece dijital dünyanın yerlisi bir kuşak olarak tanımlanabilecek günümüzün öğrencileri için özellikle geçerli. Yıllar içinde, teknoloji söz konusu olduğunda, ev ile okul ortamlarının birbirine karıştığını gördük. Bu, öğrencilerin katılımının sağlanmasında kesinlikle teknolojinin gücünü açığı çıkarmanın anahtarı; halihazırda rahat oldukları teknolojiyi kullanarak.
Onları bu yeni dünyaya hazırlamak için, eğitim kurumlarının önünde yapmaları gereken devasa bir iş var. En iyi sonuçları sağlamak için ne tür teknolojilere yatırım yapacaklar? Hepsine yatırım yapmak imkansız; dolayısıyla eğitimciler bunu nasıl sınırlandıracaklar?
Burada değerlendirilebilecek birkaç kilit unsur bulunuyor:
• Yeni teknoloji, öğrenimin daha bağlayıcı, interaktif ve iş birliğine dayalı kılınmasında temel bir rolü yerine getirmelidir.
• Yeni teknoloji, öğrencinin öğrenim gördüğü her yerde uygulanabilir olmalıdır; konum bir engel olmamalıdır.
• Teknoloji, bahsi geçen öğrenim ortamındaki diğer teknolojiler ile etkileşim kurmak ve çalışmaya yetecek kadar çevik olmalıdır.
• En yüksek başarı şansı için, öğrencilerin evde kullandığı teknolojinin yansıtmaya çalışılması önemlidir.
Bunun hayata geçirildiği en iyi örneklerden birini de Galler Üniversitesi Trinity Saint David oluşturuyor. Amfi ve oditoryumlarını iş birliğine dayalı ve interaktif öğrenim tarzlarına imkan veren en son teknoloji ile donatılmış sınıflara dönüştüren ilk üniversitelerinden biri olmak için çalışıyor. Bunu başarmak için ise 4 yerleşkelerinde Sony’nin aktif öğrenim çözümü Vision Exchange’i hayata geçirmeyi planlıyorlar. Ben de bu projede yer almaktan büyük bir heyecan duyuyorum.
Eğitim kurumlarının teknolojiyi öğrencilerin katılımını sağlamaya ve dijitali eğitim çerçevesinin merkezine oturtmaya yönelik bir araç olarak gördüğü barizdir. Bunun, hiç olmadığı kadar katılımı sağlaması ve ilginç olması ile bu ve sonraki nesillerin öğrenimine öncülük edecek bir hamle olduğuna inanıyorum.