Son kullanıcıların yeni nesil servislere olan ilgisinin sürekli arttığı ve işletmelerin bu doğrultuda değişen koşullara her geçen gün daha fazla uyum sağladığı günümüzde dijitalleşme hiç olmadığı kadar önemli bir hale gelmiş durumda.
Yazan: Couchbase Bulut Ürünleri ve Mühendislik İş Birimi Kıdemli Direktörü Rahul Pradhan
Bu bağlamda kurumların üzerindeki dijitalleşme baskısının giderek arttığı geçtiğimiz yıl özelinde, dijital dönüşümün sektör üzerindeki etkisini ölçen bir çalışmaya göre CIO’ların yüzde 55’i dijital dönüşüm programlarını hızlandırmak için yeni personel aldıklarını ifade ediyorlar. Tabii bu değişimde en önemli araç kuşkusuz bulut teknolojileri. Hem gelirleri arttıracak fırsatların çeşitlendirilmesi hem de ilgili ürün ve servislerin pazarda daha hızlı kullanıma sunulabilmesi noktalarında, kurumlara yeni fırsatlar getiren bulut hizmetleri, dijitalleşmede daha hızlı yol almak isteyen işletmeler için önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Accenture tarafından gerçekleştirilen bir başka araştırmaya göre katılımcı firmaların yüzde 95’i gelişmiş bulut hizmetlerini benimsediklerini ifade ediyorlar.
Bununla birlikte buluta geçişin de kendi içinde zorlukları var. Birincisi bulut temelli bir iş sürecini hayata geçirmek için bu teknolojinin nasıl çalıştığını bilen bir ekibe ve yine bulutun potansiyelini ortaya çıkaracak uzmanlıklara ihtiyaç var. Ancak sektörün en önemli sorunlarından birinin teknoloji alanında yetenekli insan kaynağı bulmak olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor. Yakın tarihli bir Gartner raporu, BT Yöneticilerinin, bulut, uç bilgi işlem, otomasyon ve diğer gelişen teknolojileri hayata geçirmek konusunda önlerindeki en önemli engel olarak gerekli tecrübe ve birikime sahip uzman personelin istihdamını gördüklerini ortaya koyuyor. Buna ek olarak, şirketlerin yüzde 92’si DevOps süreçlerinin dijital dönüşüm süreçlerinde çok önemli olduğuna inanıyor. Boston Consulting Group tarafından hazırlanan Bir başka rapora göre ise çeşitli kurumlarda çalışan uygulama geliştiricilerin dörtte üçü, iki ila üç yıl içinde işlerini değiştirmek istediklerini ifade ediyorlar.
BT alanında özellikle de geliştirici tarafında yetenekli insan kaynağı eksikliği sorunu, dijital dönüşüme hız vermek ve dağıtılmış bir bulut mimarisinde artan ihtiyaca yönelik bulut teknolojilerinden daha fazla yararlanmak isteyen işletmelerin üzerinde durması gereken bir konu.
Çünkü gerekli uzmanlık olmadan, kurumların son kullanıcıların beklentilerini karşılaması mümkün değil. Bu da rakiplerinden geride kalmaları anlamına geliyor.
Geliştirici alanında insan kaynağı açığı sorunu büyüyor
Yazılım geliştirme konusunda insan kaynağı eksikliği aslında yeni bir sorun değil. Bu pandemiden önce de sektörün kanayan bir yarası olsa da salgın sonrası süreçte dijitalleşmenin de hız kazanması ile daha fazla hissedilmeye başlandı.
Bu durum bir yandan hâlihazırda piyasada çalışan geliştiriciler üzerinde bir baskı oluştururken, diğer yandan geliştirici ihtiyacı her geçen gün artan ve daha fazla yeteneği işe almak için çaba harcayan kurumların da işini zorlaştırıyor. Couchbase tarafından gerçekleştirilen araştırma, pandemi sırasında dijital mimarların üzerindeki baskının iki kattan fazla arttığını ve bu alanda çalışanların dijital projeler sunma konusunda neredeyse yüzde 50’sinin üzerindeki baskının artarak devam ettiğini ortaya koyuyor.
Bu istihdam ve yetkinlik eksikliği, şirketlerin dikkate alması gereken bir konu olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda bulut hizmetlerini devreye almak ve sürdürmek için gereken uzmanlıklar, işletmelerin standart iş akışları için olan ihtiyaçlardan farklı bir şekilde değerlendirilmelidir.
Bu beceriler olmadan, BT ekiplerinin bulut dağıtımlarıyla ilgili olarak süreç yönetimi ve denetimi çok daha zor iken, kurumların inovasyon yoluyla yeni gelir fırsatları elde etmesinin de önüne geçilmiş oluyor. Bulut bilişim ekosistemi, kontrol ve iç görünün sınırlı olduğu, alışılması gereken yeni esnek olmayan maliyet yapılarının olduğu ve diğer departmanların BT ekibinin bilgisi olmadan yeni uygulamaları kolayca tedarik edebileceği yepyeni bir yapıyı beraberinde getirmektedir. Ancak, yine de bu farklılıkların tetiklediği kurum sayısı hiç de az değil.
Couchbase bu noktada kurumlara, dijital dönüşüm anlamında tükenmişliğin önüne geçmek ve bulut dağıtımını en iyi şekilde yönetebilmek konusunda geliştiricileri motive tutmak adına şu proaktif adımlar atmalarını öneriyor.
Her seferinde yeni bir tuğla
İşletmelerin bunu yapabilmelerinin bir yolu, dijital dönüşüm yolculuklarında bir ‘Lego’ yaklaşımını benimsemekten geçiyor. Bu noktada şekillendirilebilir bir iş stratejisi benimsemek, geliştiricilerin baskısını ortadan kaldırmak ve üst seviye teknik uzmanlığa daha az ihtiyaç duyarak daha fazla yeniliği teşvik edebilmek için en doğru harekettir.
Lego ile bir şeyler inşa ederken, yola hiçbir talimat olmadan çıksanız bile, aynı tuğlaları tekrar tekrar kullandığınız için tamamen sıfırdan başlamanız gerekmez. Lego örneğinde geçerli olan birleştirilebilirlik veya iyi tanımlanmış ara yüzlere sahip bileşen parçalarından altyapı ve uygulamalar oluşturma ve yapılandırma yaklaşımı, aynı şekilde yeni dijital hizmetler geliştirirken de geçerlidir.
Geliştiriciler, her seferinde sıfırdan başlamak veya belirli bir kod yazmak yerine, mevcut dijital varlıkları oluşturup ayrıştırarak ve bunları yeniden kullanılabilir lego tuğlaları olarak kullanarak yeni deneyimleri hızlıca iş sürecine entegre edebiliyorlar. Bu şekilde, şirket mevcut beceri setini kullanmaya devam ederken, kaynaklarının değerini en üst düzeye çıkarmış oluyor. Lego yaklaşımı şirketlerin yeni deneyimler ve hizmetler geliştirmeye konsantre olmasına izin veriyor.
Bu noktada özellikle geliştiriciler için belki de en önemlisi bu yöntem sayesinde ekipler üzerindeki baskının azalacak olması. Bu sadece yeni beceri gereksinimini minimize etmesi açısından değil, aynı zamanda birleştirilebilirlik temelli bu strateji sayesinde, altyapıyı yönetme veya sunucular, depolama ve bağlantı gibi fiziksel varlıkları yeniden yapılandırma konusunda artık endişelenmelerine gerek olmadığı için de önem arz ediyor. Bunun yerine şirketler, tüm varlıklarını birden çok buluta dağıtan tek bir merkez üzerinden uçtan uca yönetebiliyorlar.
Mevcut kaynaklardan nasıl daha fazla yararlanılabilir?
Bu şekillendirilebilir yaklaşımın bir parçası olarak, kurumlar bir yandan mevcut şirket içi uzmanlıklarından daha fazla istifade eden yeniliklere yatırım yaparken diğer yandan eski model teknoloji süreçlerinden uzaklaşabilmelidir. Örneğin, geliştiricilerin zaten alışık olduğu aynı programlama diline ve araçlarına sahip bir Hizmet Olarak Veri tabanı platformunun kullanılması, benimsemeyi hızlandıracak ve eğitim maliyetlerinde anlamlı bir tasarruf sağlayacaktır.
Yetenekli geliştirici bulmanın zorlaştığı ve insan kaynakları konusunda bütçelerin çok daraldığı günümüz ekonomik şartlarında, eski teknoloji stratejilerinden uzaklaşmak yalnızca yapılan yatırımın karşılığını tam olarak alabilmek konusunda fayda getirmeyecek, aynı zamanda geliştiricilerin de hayatını kolaylaştıracak. Eski sistemlerin yeni teknolojilerle entegrasyonu ile uğraşmak yerine, yeni nesil teknolojileri kullanarak sürecin kolay ve daha yönetilebilir hale gelmesi geliştiriciler üzerindeki baskıyı daha da azaltacak ve dijitalleşmeyi hızlandıracak.
Lego yaklaşımı ile sağlam bir temel oluşturmak mümkün
Geliştirici açığı, kurumların dijital dönüşüm konusunda gaza basmak istiyorlar ise gerçekten çok ciddiye almaları gereken bir konu. Çünkü gelişmiş son kullanıcı deneyimlerine olan talebin giderek arttığı günümüzde, geliştiricilere olan ihtiyaç hiç bu kadar büyük olmamıştı.
Hiç şüphe yok ki yazılım geliştirme alanında yetenek bulma ve elde tutma şirketler için çok önemli bir zorluk olmaya devam edecek. Ancak birleştirilebilirlik temalı “Lego” yaklaşımı, kurumların bu konuda ellerini rahatlatabilecek bir seçenek. Şirketler bu yaklaşım ile mevcut becerilerini ve kaynaklarını kullanarak, daha hızlı inovasyon ve daha fazla çeviklik sağlayabilecekler.