Güle Güle Kardeşim

PİAR İletişim Ajans Başkanı Berke Oran hayatını kaybetti.

Bu ve benzer spotları 25 yıllık meslek hayatımda kaç defa yazdım kim bilir? Tanımayınca, bilmeyince bu kadar kolay işte.  Toplam 8 kelime, elli küsur de harf. Ne kadar kolay yazmak hayatını kaybetti diye.

Peki ya o hayatın içindekiler? Ailesi, sevgili eşi, evlatları ve biz dostları, arkadaşları ya bize ne kadar kolay?

Hadi siz verin yanıtı bende kelimeler tükendi artık.

Berke ile tanışmamız öyle 20-30 yıl değil topu topu 7 sene. Ama çocukluğumuz dip dibe geçmiş, biz bilmeden hep yan yana yürümüşüz. Erenköy’de aynı mahallede büyümüşüz.

Öyle Amerikan yemek zincirleri filan yok haa bahsettiğim yıllar 80’lerin azıcık başı, belki de ortası. Belki o da ben de ailemizle ilk defa Kristal Büfe’de hamburger yemişiz.

Belki ikimiz de lise yıllarımızda aynı kızın ardından bakıp ne güzel kız diye içimizden geçirmişiz. Nasıl olmasın? Onun lisesi sokağın bir tarafında benimkisi diğer tarafında, eh aramızda da sadece iki yaş olduğuna göre o zaman tanışmamış olmamız imkansız.

Ama olmamış, tanışmamışız işte. Hele de onun okuldan arkadaşı, benim de anne baba ayrı otuz yıllık kardeşim Barbaros Demirkol ile tanışırken benimle tanışmamış olması? İşte siz deyin kader ben diyeyim doğru zaman- doğru yer.

Lise bitmiş üniversite yılları başlamış o Ankara’ya ODTÜ’ye ben Eskişehir İletişim’e.

Aynı dönemlerde sektörde çalışmaya başlamışız ama dedim ya tanışmamız için ille de onun ruh eşi Selin kardeşimle evlenmesi ve PİAR İletişim’i kurmaları gerekiyormuş.

Ancak o vesileyle tanışabildik. Tanıştık ama ne tanışma! Hani daha ilk günü sanki kaybettiğimiz 20-30 yılın acısını çıkarırcasına geçti. Sanki 2014 değil de 1990 yılında caddede avarelik ederken tanışmışız, bir sürü haylazlığı birlikte yapmışız.

İşte o denli sıcak, o denli hızlı başlayan arkadaşlık, dostluk…

Lanet Covid-19 geldi birçok canla beraber Berkemizi de bizden aldı, bir sonraki buluşma mekanına götürdü.

Ama Berke hep böyleydi. Röportaj da olsa keyif buluşması da olsa gider önden mekanı bir kolaçan ederdi. Yine aynını yaptı işte.

Her neredeysen yakınlarında bir koltuk da bana ayır kardeşim. Çok dostun, çok sevenin var biliyorum ama yakınlarında bana da minik bir yer açarsan bir şekilde sığışırım ben…

Allah başka dert vermesin

Spordan ilk konuşmaya başladığımızda ve Galatasaraylı olduğunu öğrendiğimde çevremdeki tüm Galatasaraylı ve Fenerbahçeli dostlarıma söylediğim gibi ona da “olsun kardeşim, Allah başka dert vermesin” demişim.

Bu çok hoşuna gitmiş kardeşimin. Her muhabbetimiz Whatsapp’ta olsun, e-postada olsun ya da yüz yüze mutlaka Allah başka dert vermesin diye biterdi. Hatta beni yeni birileriyle tanıştırırken de mutlaka, “Allah başka dert vermesin Fatih de Beşiktaşlı işte” diye tanıştırırdı.

Çok düşündüm ne yazayım diye. Yazmayayım dedim, kıyamadım. Karantina koşulları yüzünden son yolculuğunda yanında olamayacağım bari böyle veda edeyim dedim. Sonra bir baktım sel oldu döküldü harfler. Tabii gözyaşları da.

Güle güle kardeşim, yolun açık melekler yoldaşın olsun ama “Allah başka dert verdi”…

Etiketler: