15 Mayıs’ta Amerika Birleşik Devletleri’nin aldığı ambargo kararının ardından Huawei’yi zor günler bekliyor. Enterprise Next olarak Teknoloji dünyasında büyük bir tartışma başlatan bu ilginç duruma dair bugüne dek olup bitenleri bir araya getirdik.
Sitede bugüne kadar bu konuyla ilgili bir şey yazmadık ama, Amerika Birleşik Devletleri’nin Trump’ın emriyle Huawei’yi ambargo kapsamına alması ve sonrasında yaşanan gelişmeleri ilgiyle takip ediyoruz. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl benzer bir karar Türkiye’deki Netaş’ın yüzde 52’sini elinde tutan Çinli ZTE’yi neredeyse iflasa sürüklemişti. Huawei o kadar kırılgan bir şirket olmasa da, Don Kişot’un yel değirmenlerine savaş açmasına benzer şekilde bir anda Amerika Birleşik Devletleri’ni karşısında bulması, oldukça zor günler geçireceğinin habercisi.
İşin ilginç tarafı, 15 Mayıs’ta alınan bu kararın ardından peşi sıra devrilen domino taşları gibi üst üste yaşanan çok sayıda gelişme teknoloji sektöründe kimin gücü elinde tuttuğunu ve bunun ne gibi sonuçları olabileceğini daha önce olmadığı ölçüde sorgulamamıza neden oldu.
Biz de dedik ki artık şu konuya detaylı bir el atalım, ne var ne yok bir araya toplayıp okuyucularımızı aydınlatalım. Çünkü siz buna değersiniz.
Bu iş ne zaman ve nasıl başladı?
ABD Başkanı Trump, uzun zamandır başta Huawei olmak üzere Çinli ağ üreticilerinin ekipmanlarında ülke güvenliğini tehlikeye atacak ve ticari sırlarını çalmasına neden olacak arka kapıların kasten bulundurulduğu gerekçesiyle bu ürünlerin kullanımının sınırlandırılması gerektiğini savunuyordu. Bununla ilgili en sağlam argüman olarak da Huawei’ye doğrudan Çin devlet güvenlik birimi tarafından finansman sağlanmasını gösteriyordu. Trump, 15 Mayıs’ta yayınladığı bir emirle bu işi bir adım daha ileri götürdü ve Huawei’yi ABD’de kara listeye alan kararı imzaladı.
Bu karara göre Amerika Birleşik Devletleri ulusal güvenliği tehlikeye atacağını düşündüğü şirketlere karşı ambargo uygulayabilecekti. Tabii ki hedefte son yılların yükselen yıldızı Huawei vardı.
İyi de, ABD’de Huawei zaten var mıydı ki?
Aslında ABD’de Huawei’nin varlığı neredeyse sıfır. Şirketin telekomünikasyon ekipmanları ülkenin ağ altyapısına sokulmadığı gibi, Huawei akıllı telefonları da ABD pazarında yer almadı.
Yine de Huawei’nin 320 milyon nüfuslu dünyanın en zengin ülkelerinden birinde hiçbir faaliyeti olmamasına rağmen, dünya akıllı telefon üreticileri sıralamasında ikinci sıraya kadar yükselmeyi başarması dikkat çekici bir gelişmeydi. Dolayısıyla bu karar, aslında ABD ve Çin arasında bir süredir devam eden ticaret savaşlarında yeni bir raunt olarak değerlendiriliyor. Dünya devleri artık birbirini nükleer füzeler yerine böyle şeylerle tehdit ediyor.
Madem Huawei Amerika’da yok, ambargo kararı şirketi neden etkilesin?
Gerçekten de ABD Huawei’yi sınırdan içeri sokmaması Huawei’nin neden umurunda olsun ki? ABD Zaten şirketin pratikte var olmadığı bir pazar ve diğer yerlerden elde ettiği gelirler de şirketi uçurmaya yetiyor.
Gel gelelim, zurnanın zırt dediği nokta ABD’nin aldığı ambargo kararı gereğince Google’ın Huawei mobil cihazlarına işletim sistemi ve yazılım hizmetleri sunmayı durduracağını açıklamasıyla patlak verdi. Sonradan bu kararın şirketin mevcut müşterilerini mağdur etmemek için hazırlıklarını tamamlamak üzere 3 aylık ertelemenin ardından uygulanacağı açıklandı. 19 Ağustos’ta ambargo efektif olarak yürürlüğe girecek.
Peki bu ne anlama geliyor? Mevcut Huawei cihazları kararın uygulanacağı tarihten itibaren yeni Android güncellemelerine erişemeyecek. Örneğin Huawei’nin yeni modelleri daha önce Android’in bir sonraki sürümü olan Android Q Beta öncelikli erişim listesinde yer alırken, Google’ın aldığı kararla birlikte cihazlar bu listeden çıkarıldı. Dahası, durum bir şekilde düzelmezse yeni Huawei modelleri başta Google’ın uygulama dükkanı App Store, Gmail ve Google Maps olmak üzere pek çok Google servisine erişim sağlayamayacak. Buna Facebook, Instagram gibi ABD menşeli pek çok uygulamanın da katılması olası.
Hadi maili haritayı halledersiniz de, uygulama dükkanından uzak kalmak büyük sıkıntı. Tamam, güzel fotoğraf çekiyorlar ama o da bir yere kadar.
Huawei telefonlarda bundan sonra Android olmayacak mı?
Android’in açık kaynak kodu lisansına sahip bir işletim sistemi olması nedeniyle Huawei’nin Android kullanmaya devam etmesi mümkün. Ama Google izin vermediği için resmi uygulama dükkanına ve sosyal medya uygulamaları başta olmak üzere pek çok faydalı uygulamaya erişemediğiniz, güncelleme alamadığınız bir cihaza sahip olmak ne kadar mantıklı olacak tartışılır.
O zaman Huawei telefon almayalım mı?
Kararın mevcut Huawei modellerinde sunulan hizmetleri etkilemeyeceği söyleniyor. Yani elinizde Mate 20, P30, PSmart ve benzeri modeller varsa muhtemelen başınıza bir şey gelmeyecek. Ama misal Android 10 çıktığında cihazınız o güncellemeyi alacak mı orası soru işareti. Durum değişmediği taktirde 19 Ağustos’tan sonra çıkacak olası bir modelin, örneği Mate 30’un geleceği belirsiz.
Bu arada Huawei’nin alt markası Honor’un da benzer bir tehdit altında olduğunun altını çizelim. Onlar da tam bu kararın üzerine Londra’da yeni ürünlerini tanıtmışlardı, tüh…
Bu durum sadece Google ile mi sınırlı kaldı?
Hayır. Ambargo kararının ardından Qualcomm, Intel ve ARM da Huawei ile olan işbirliklerini sonlandırdıklarını açıkladılar. Microsoft da sessiz sedasız Huawei bilgisayarları mağazalarında satmayı durdurdu. Yarın bir gün Windows işletim sisteminin de benzer bir kararla gündeme gelmemesi için bir sebep yok.
Diğer yandan bu endişeler dünyanın farklı ülkelerinde de yayılıyor. Örneğin İngiltere’nin en büyük mobil operatörleri EE ve Vodafone, 5G ağlarının faaliyete geçmesiyle tüketicilere öncelikli olarak sunacakları telefon modelleri arasından Huawei Mate 20 X 5G’yi çıkardı ve durum belli olana kadar ön siparişleri askıya aldı.
İşbirliğini sonlandırma kararı alan şirketler bu durumdan memnun mu?
Pek sayılmaz. Örneğin Google bu şekilde dünyanın iki numaralı akılı telefon üreticisiyle bağlarını koparmış oluyor ki, bu yüz milyonlarca cihazdan mahrum kalmak demek. Google gibi veriye aç, kullanıcılarını müşterilerine pazarlayarak ayakta kalan bir şirket için büyük kayıp. Bir de bu durumun dünyanın en kalabalık ülkelerinden Çin’de alternatif bir mobil platformun doğuşunu hızlandırması ve Google’a yeni bir rakip çıkması durumu var.
Huawei ile ilişkileri askıya alan bir diğer şirket yonga üreticisi ARM. ARM, Huawei’nin kendi tasarım ilkelerini temel alarak ürettiği yongalarda önemli bir lisans geliri kaybı yaşayacak. Zira Huawei’nin kendi tasarladığı Kirin işlemciler ARM mimarisini kullandığı gibi, yine Huawei telefonlarda grafik işlemci olarak ARM’ın ürettiği Mali çözümleri kullanılıyor.
Intel ve Qualcomm’un yonga satışlarında Huawei’nin payı fazla değil. Yine de bu kararın alınması ABD’de yonga değer endeksinin yüzde 5 değer kaybetmesine yetmiş de artmış bile.
Tabii işin bir de kurumsal tarafı var. Red Hat, Oracle, VMware ve Microsoft gibi kurumsal yazılım ve hizmet sağlayıcıların Huawei ile süregelen güçlü ticari ilişkileri mevcut. Huawei bunların bazılarından kendi altyapısı için yazılım satın alırken, bazıları da yazılımlarını Huawei donanım ürünleriyle bir araya getirip müşteriye çözüm paketi olarak sunuluyor. Bu kurumsal ekosistemin ambargo sonrasında nasıl şekilleneceği, şimdilik akıllı telefonların etrafında dönen tartışmalarının gölgesinde kalan bir konu.
Sözün özü pek belli etmiyorlar ama muhtemelen bu işten sadece Huawei değil, aslında Huawei ile iş yapan Amerikan şirketleri de rahatsız. Dünyanın en hızlı büyüyen ve 5G teknolojiisinin olgunlaşmasına en çok katkı yapan şirketlerinden birinin dev kurumların müşteri portföyünde yer almayacak oluşu pek de iç açıcı bir durum olmasa gerek.
Bu işten Apple ve Samsung mu karlı çıkacak? Diğer Çinli markalar ne olacak?
Samsung ve Apple dünya akıllı telefon sıralamasında birinci ve üçüncü sırada yer alıyor. Bu durum en çok Samsung’un işine yarayacaktır, şu an orada birilerinin mihhi mihhi diye gülerek ellerini birbirine sürtmekle meşgul olduğuna eminim. Diğer yandan milyarın üstünde nüfusa sahip Çin’e mal satmakta zorlanan, bu yüzden bir süredir üst üste hedef ıskalayan Apple bir de şimdi Çin’de geniş çaplı bir boykot riskiyle karşı karşıya. Bu durum şirkete faydadan çok zarar getirebilir.
Aslında Huawei’nin yaşayacağı olası bir pazar payı kaybının Xiaomi ve Oppo gibi diğer Çinli markalara kayacağı fikri kulağa daha mantıklı geliyor. Gel gelelim yarın öbür gün bu markaların da söz konusu ambargo kapsamına alınmayacağının bir garantisi yok. Trump’ın imzaladığı emir ilk aşamada doğrudan Huawei’yi hedef alsa da, metnin ulusal güvenliğe tehdit oluşturacağı düşünülen tüm markalarla olan ticari ilişkileri kapsayacak şekilde düzenlendiğini unutmamak lazım.
Çin buna misilleme olarak ne yapabilir?
İlk olarak Amerikan yapımı Game of Thrones’un final bölümünün ülkede yayınlanmasını engellediler (gerçekten). Ayrıca Çin’de sosyal medya ve diğer platformlarda Huawei’ye destek mesajları yağıyormuş. Bir ülke kendi markasına sahip çıkıyor, gayet doğal.
Bu arada Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in kararın ardından Çin’deki mıknatıs fabrikasını ziyaret etmesinin de ABD’ye gönderilen bir mesaj olduğu söyleniyor. Çünkü Çin, ABD’nin akıllı telefon, batarya, savaş uçağı gibi yüksek teknoloji ürünlerini üretmek için ihtiyaç duyduğu ender metallerin en büyük sağlayıcıları arasında yer alıyor. Misilleme belki de buradan gelecek, bakalım…
Huawei bu ambargoya karşı koyabilir mi?
Şirket tabii ki öncelikle yasal yöntemlere başvuracaktır, zaten yayınlanan emre karşı dava açarak ilk adımı atmış bile. Ama diyelim ki yasal mücadele bir sonuç vermedi, o zaman ne olacak?
Huawei’nin akıllı telefonlardaki başarı hikayesi toplasanız 5 yıllık bir serüven. Ama iş bu kısacık sürede öyle bir noktaya geldi ki, şirket gelirlerinin yarısını tüketici elektroniğinden kazanır oldu. Yayınlanan son finansal verilere göre Huawei’nin yıllık geliri yüzde 20 artışla 105 milyar dolara ulaşırken net karı yüzde 25 artışla 8 milyar doları bulmuş. Akıllı telefonlarda son bir yıllık gelir artışı yüzde 45, şirket gelirlerindeki payı 52 milyar dolar.
Dolayısıyla bu karar Huawei’yi sallar mı derseniz sallar, yıkar mı derseniz yıkmaz. Gerçi Huawei de bir süredir bu günlerin geleceğini bilerek adımlarını ona göre atıyordu. Örneğin Huawei Qualcomm’a alternatif olarak Samsung’un Exynos’u ile birlikte HiSilicon Kirin adıyla kendi mobil işlemci platformunu üretebilen ender şirketlerden biri. Üstelik Kirin 985’le birlikte şirketin ARM’ın referans tasarımlarına olan bağımlılığının da ortadan kalkacağı, yani ARM’ın kollarından kurtulacağı söyleniyor (yaşasın ne güzel espri yaptım).
Bir diğer ihtimal de Huawei’nin bir süredir üzerinde çalıştığı kendi mobil işletim sistemini geliştirme çabalarına hız vermesi. Gerçi daha önce bunu Huawei Watch akıllı saatlerinde denediler ama Google alternatiflerine kıyasla geri dönüşler pek de olumlu olmadı. Ayrıca uygulama ekosisteminin yerleşmediği bir platformda kendi alanınızda dünyanın bir numarası da olsanız nasıl bir hezimet yaşayabileceğinizi Microsoft’un Windows Mobile platformunda gördük. Bugünkü değeri trilyon dolara ulaşan ve işletim sistemleri başta olmak üzere ürettiği yazılımlarla dünyadaki milyarlarca cihaza hayat veren şirket, Nokia’nın donanım mirasını da arkasına almasına rağmen mobilde başarı gösteremeyerek kuyruğunu kıstırıp yuvasına çekilmek zorunda kalmıştı.
Bu konuda daha detaylı bilgi isterseniz, Ars Technica Huawei’nin ambargo kararı sonrasında donanım ve yazılım temininde yaşayabileceği sorunları derlediği inanılmaz güzellikle bir makale kaleme almış. Üşenmesem de çevirsem…
Türkiye’de durum ne? Bizi doğrudan ilgilendiren bir şey var mı?
Habertürk’ten Necdet Çalışkan hazırladığı haberde Huawei’nin Türkiye’deki durumu da mercek altına almış. Türkiye’de aktif olarak kullanılan akıllı telefonların dağılımında Huawei’den resmi bir açıklama yapılmadığını söyleyen Çalışkan, telekomünikasyon sektörü kaynaklarından aldığı bilgilere göre Türkiye pazarında şu ana kadar satılan toplam Huawei markalı telefon sayısının 4 milyona ulaştığı yazıyor. Yani bu işin nereye gideceği Türkiye’de yaklaşık 4 milyon cihaz sahibini bir şekilde ilgilendiriyor.
Diğer yandan her ne kadar kamuoyundaki tartışmaların odağında akıllı telefonlar olsa da, Huawei’nin altyapıdan büyüyerek bu noktaya geldiğini hatırlamak lazım. Huawei’nin kendi sitesinde yer alan ifadeler Türkiye’nin mevcut internet ve iletişim altyapısının önemli bir bölümünün Huawei omurgası üzerinde taşındığını net olarak ortaya koyuyor:
“Mevcut şebekesi aracılığıyla Türkiye’nin üçte ikisine hizmet veren Huawei Türkiye, Vodafone Türkiye’nin altyapısının tamamı olmak üzere, Türk Telekom ve Turkcell’in altyapısının ise çok büyük bir kısmını sağlıyor.”
Kısacası ülke olarak telekomünikasyon altyapılarımızda şirketle neredeyse etle tırnak misali bütünleşmişiz. Huawei’yi bu noktaya taşıyan iddiaların aslı varsa, belli ki bunu ilk yaşayıp görecek olanlardan biri biziz.
Türkiye günün birinde benzer bir ambargoyla karşılaşırsa, ABD’nin ürettiği teknolojiler olmadan devam edebilir mi?
Güzel soru. Aslında bunu Türkiye’de faaliyet gösteren ABD menşeli şirketlere sormak lazım ama cevap vereceklerini sanmıyorum. İran ve Kuzey Kore yıllardır bu konuyu nasıl idare ediyor bakmak lazım, elimizde böyle bir senaryoya en çok uyan örnekler orası. Belki bir ara inceleyip yazarım.