7 Kasım 2018’de dijital dönüşüm başarı hikayelerine ev sahipliği yapan IBM Think İstanbul zirvesinin açılış konuşmacılarından IBM Hibrit Bulut Satışlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Jason Gartner, şirketlerin bulut kullanımına dair şaşırtıcı açıklamalarda bulundu. Kendisiyle yaptığımız röportajın detaylarını sizlerle paylaşıyoruz.
7 Kasım’da IBM Türkiye’nin gerçekleştirdiği IBM Think İstanbul zirvesine dair bilgileri daha önce sizinle paylaşmıştık. Etkinliğin açılış konuşmacıları arasında IBM Hibrit Bulut Satışlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Jason Gartner da yer alıyordu. Kendisi aynı zamanda IBM’in Red Hat’ı satın almasında önemli rol oynayan yöneticilerden biriymiş.
Gartner, etkinlikte yaptığı sunumun hemen başında günümüzde şirketlerin iş yükünün sadece yüzde 20’sinin buluta aktarıldığı gerçeğini salondaki kalabalığın yüzüne çarparak başladı. Hemen arkasından ikinci darbe geldi: Dijital dönüşümü başlatan kurumların yalnızca yüzde 5’i başlangıçtaki beklentilerini umdukları ölçüde hayata geçirmede başarılı oluyormuş. Yani yüzde 95’i öyle veya böyle hayal kırıklığı yaşıyor.
ERP projelerindeki yüzde 80’in üzerine çıkan başarısızlık oranlarını duyduğumdan beri böyle bir yüzde görmemiştim.
Kendisine de ilk olarak bunu sordum. Neredeyse 10 yıldır sanallaştırma ve bulut üzerine konuşuyoruz, hele son 5 yıldır gümbür gümbür üzerimize yağıyor. En azından ben 10 yıldır bulut yazıp duruyorum. Peki neden kopan bunca gürültüye rağmen iş yüklerinin sadece yüzde 20’si buluta çıktı? IBM’in bununla ilgili planları nedir?
İşinizi Aynen Sürdürecekseniz Dijital Dönüşümün Anlamı Yok
“Netflix, Instagram, Uber, Facebook gibi örnekler üzerinden bulut üzerine çok fazla ilgi ve algı yönlendirmesi yapılıyor” diye söze başladı Gartner. “Bu yüksek profilli uygulamaların çoğu bulut üzerinde doğdular, buluta göre şekil aldılar. Oysa dünya genelindeki şirketlerin iş yükünün büyük bir bölümünün finans gibi, perakende gibi, sigorta gibi, lojistik gibi iş kollarında yer aldığını görürsünüz. Bunlar Netflix veya Uber örneğinde olduğu gibi yüksek profilli süreçlere sahip olmayabilirler.”
Devam etti: “Buluttaki yüzde 20’lik iş yükünün orada olması iki şekilde gerçekleşti: Ya şirketler süreçlerini en başından itibaren bulutla özdeşleşecek biçimde tasarladılar, ya da sanallaştırma gibi yöntemlerle buluta uyum sağlama yoluna gittiler. Bunu yaparken de öncelikli olarak servis olarak altyapı (IaaS) modeliyle yürümeyi seçtiler. Biz bundan sonraki yükselme dalgasının servis olarak platform (PaaS) üzerinden yürüyeceğini gözlemliyoruz.”
Buna uygulamaların modernizasyonu da deniyormuş. Yani veri merkezinizde yer alan eski uygulamayı alıyorsunuz, bulutla uyum sağlayacak şekilde çağdaş bir forma sokuyor ve buluta ekleyip yolunuza devam ediyorsunuz.
Peki dijital dönüşüm projelerindeki beklentilerin karşılanamamasına dair oranın yüksekliği hakkında ne söyleyeceksiniz dedik. Gartner buna da şöyle cevap verdi:
“Dijital dönüşüm projelerinde beklentiyi karşılama oranının sadece yüzde 5’te kalması, ağırlıklı olarak iş süreçlerinin dijitalleşme adına ortaya koyulan çabalara uyum sağlamamasından kaynaklanıyor. Bu bir yandan dijital dönüşüm için çaba gösterirken diğer yandan işinizi daha verimli hale getirecek adımları atmadığınızı, sahip olduğunuz yeni kaynakları müşterilerinize yeni ürün veya yeni iletişim fırsatları sunmak için kullanmadığınızı, rekabet avantajı elde edemediğinizi gösterir. İşinizi başladığınız gibi devam ettirecekseniz, dijital dönüşüme başlamanın çok da bir anlamı yok.”
Gelecek Çoklu Bulut ve Hibrit Bulut Çözümlerinde
Gartner, işin teknik yönünde IBM’in neler yaptığına da değindi. “İş süreçlerini buluta taşımak için uygulanacak farklı yöntemler var, ama biz IBM olarak hibrit buluta inanıyoruz” dedi Gartner. “Günümüz bilgi teknolojileri altyapılarının genel bulut ve özel bulut olarak iki ayrı adada kümelendiğini görüyoruz. Hibrit bulut bu ikisini bir araya getirebilen bir kavram. Böylece uygulamayı hayata geçirdikten sonra iş yükünün, regülasyonların, veri tipinin ve güvenlik beklentilerinin izin verdiği ölçüde ister özel bulutta ister genel bulutta çalışmasını sağlayabilirsiniz. Söz konusu yüzde 80’lik kesim de bu alandaki çözümlerin beklentisi içinde.”
Doğal olarak bu durum, pek çok kurumun çok sayıda bulut servisiyle çalışmasını ve buna bağlı yönetim karmaşasını beraberinde getiriyor. Diğer yanda bir yerde sorun varsa, çözüm sunanlar için de fırsat var demektir. Sorduk, IBM’in Red Hat’ı satın alması bu alanda daha iyi çözümler ortaya koymasının yolunu açmak için miydi?
“Pazarda hibrit buluta dair bir ihtiyaç var. Müşterilerimizin genel buluta dair tercihleri ne olursa olsun, ister Amazon, Azure veya Google, onlara bunlardan en iyi faydayı sağlayabilecekleri teknolojileri sunmak ve bunu da açık kaynak yoluyla yaparak herhangi bir üreticiye olan bağlılıklarını azaltmak için buradayız.”
“IBM’in hibrit bulut stratejisinde bir değişiklik olmayacak” dedi Gartner. “Diğer yandan Red Hat’ın farklı yollarla bunu hızlandıracağını düşünüyoruz. Örneğin sundukları teknolojilerle bu dönüşümün daha hızlı hayata geçmesini sağlayabilirler. Linux üzerinde OpenShift teknolojilerinin optimizasyonu için çok büyük bir zaman ve emek harcadılar. Biz de bulut tarafında çok sayıda açık kaynak teknolojisini IBM middleware teknolojileriyle bir araya getiren IBM Private Cloud’u ortaya koymak için büyük uğraşlar verdik. Bence bu ikisinin bir araya gelmesi hibrit buluta hızla geçmiş yapmak ve en iyi şekilde faydalanmak isteyen müşterilerimizin çok işine yarayacak. Ayrıca Red Hat dünyada açık kaynak dünyasına en çok katkı yapan şirkettir. Biz de IBM olarak açık teknolojilerin gücüne inanıyoruz. Dünyada açık kaynağa destek veren en büyük üçüncü şirket konumundayız. Bu anlayış yeni nesil bulutun temelini oluşturacak.”
Peki dedik, Red Hat gibi açık kaynağa dayalı ve hemen her platformda bir şekilde yer alan bir kurumun IBM’in kontrolüne geçmesi rakiplerin alt yapılarında Red Hat çözümlerinden uzaklaşması sonucunu doğurmaz mı? “Kesinlikle hayır” diye yanıtladı Gartner. “Aksine, ortamdaki rekabetin gelişmesine yol açar. Pazarda hibrit buluta dair bir ihtiyaç var ve biz bunu daha iyi adreslemek, müşterilere daha fazla seçenek sunmak için adım atıyoruz. Müşterilerimizin genel buluta dair tercihleri ne olursa olsun, ister Amazon, Azure veya Google, onlara bunlardan en iyi faydayı sağlayabilecekleri teknolojileri sunmak ve bunu da açık kaynak yoluyla yaparak herhangi bir üreticiye olan bağlılıklarını azaltmak için buradayız.”
Devam etti: “Hiper bulut pazarında Amazon, Microsoft ve Google gibi şirketlerin ortaya koyduğu güçlü bir rekabet var. Biz burada müşterilerimize ihtiyaç duydukları her alanda değer yaratmayı ve seçenek sunmayı daha çok önemsiyoruz. Elbette ki hiper bulut çözümlerimiz de var ve Alibaba başta olmak üzere dünyanın önde gelen kurumlarına bu alanda da hizmet sağlıyoruz. Ama biz çok bulutlu bir dünyanın günümüzün bir gerçeği olduğunun, işletmelerin buna ihtiyaç duyduğunun farkındayız. Burada değer yaratmayı seçtik.”
Ayakta Kalan mı Olacaksınız, Yıkılıp Gidecek misiniz?
Son olarak okurlarımız için özellikle vermek istediğiniz bir mesajınız var mı diye sorduk.
“Her endüstri bir sonraki adımın ne olacağını, ufuk çizgisinin arkasında kendilerini neyin beklediğini merak ediyor” diye yanıtladı Gartner. “Rekabetin giderek zorlaştığı bir ortamda, dijital dönüşüme ayak uyduramayan şirketler silinip gidiyor. Dünyayı değiştiren yıkıcı teknolojilerin egemen olduğu bir ortamda ayakta kalan taraf mı olacaksınız, yoksa yıkılıp gidecek misiniz? Bu sorunun cevabını dijital dönüşüm stratejiniz belirleyecek.”
Bitirmeden Önce Son Birkaç Not…
Röportaj sırasında masamızda IBM MEA Bölgesi Hibrit Bulut Entegrasyon Yazılımları Direktörü Onur Buçukoğlu ve IBM Türkiye Yazılım Direktörü Nedim Nazlı da vardı. Nedim Nazlı, Türkiye’nin açık kaynak ve diğer servisler konusunda olgun bir pazar olduğuna değindi. Türkiye’de finans ve telekomünikasyon gibi regülasyona tabi sektörlerin bilgi teknolojileri pazarında büyük pay sahibi olduğunu ifade eden Nazlı, IBM’in hibrit bulut stratejisinin bu alanlarda önemli bir yeri olduğunu söyledi.
Onur Buçukoğlu da Türkiye’de teknolojiyi sahiplenme oranının yüksekliğine vurgu yaptı. Bu durumun kurumlara da yansıdığına dikkat çeken Buçukoğlu, Türkiye’de başarılı olmak için dijital kanalları efektif kullanmak gerektiğini söyledi. Ayrıca Türkiye’nin de Yemeksepeti ve Hepsiburada gibi bulutta doğan şirketleri olduğunu, buluta taşınmayan yüzde 80’lik iş yükü konusunda da Türkiye’yi avantajlı gördüğünü ifade etti. Yine de bunun geceden sabaha gerçekleşecek bir şey olmadığını, uygulama modernizasyonu konusuna şirketlerin kafa yorması gerektiğini sözlerine ekledi.