Hazırlanan “Bulut İzleme 2025” raporuna göre şirketler bulut stratejilerinde hibrit yapılardan genel buluta doğru belirgin bir geçiş yaşıyor. Ankete katılan şirketlerin yüzde 65’i 2028’e kadar uygulamalarının yarısından fazlasını genel buluta taşımayı planlıyor. Bulut öncelikli strateji izleyen şirketlerin oranının yüzde 62 olduğunu gösteren rapora göre şirketlerin yüzde 96’sı yapay zekâ çözümlerini bulut sağlayıcılarından alıyor ve yüzde 92’si ise büyük dil modellerinden yararlanıyor. Açık ara önde olan model, yüzde 61 kullanım oranıyla OpenAI’ın GPT’si olurken, Google’ın Gemini modeli yüzde 40 ile ikinci sırada yer alıyor.
KPMG, Almanya’da en az 50 çalışanı olan 500’den fazla şirketin yöneticileri ile gerçekleştirdiği anketin sonuçlarına dayanan yeni “Bulut İzleme 2025” raporunu yayımladı. Şirketlerin bulut stratejilerini artık çeviklik, dijital egemenlik ve maliyet kontrolü gibi hedeflerle doğrudan ilişkilendirdiğini ortaya koyan rapora göre artık hibrit mimariler ağırlık kazanırken, genel buluta doğru belirgin bir eğilim de göze çarpıyor.
KPMG Türkiye Yönetim Danışmanlığı Bölüm Başkanı Uğur Karakaya Araştırma hakkında şunları söyledi:
“KPMG’nin Almanya’da gerçekleştirdiği araştırma, bulut öncelikli stratejilerin şirketlerin dijital dönüşümünde ne denli kritik bir rol üstlendiğini gösteriyor. Türkiye’de de benzer bir eğilim gözlemliyoruz; şirketler hibrit yapılardan genel buluta doğru geçişi hızlandırırken, ölçeklenebilirlik ve güvenlik gibi başlıklarda benzer öncelikler öne çıkıyor. Özellikle yapay zekâ çözümlerinin bulut üzerinden sunulması, Türkiye’deki kurumların rekabetçiliklerini artırmaları için stratejik bir fırsat yaratıyor. Almanya’daki sonuçların Türkiye açısından önemi, şirketlerimizin sadece maliyet avantajı değil, aynı zamanda inovasyon ve dijital egemenlik hedefleri doğrultusunda bulutu stratejik bir değer kaynağı olarak görmeye başlamasında yatıyor.”
Şirketler uzun vadede genel buluta odaklanıyor
Rapora göre genel bulut, giderek daha fazla hedef platform olarak konumlanıyor. Günümüzde şirketlerin yüzde 42’si genel bulutu ağırlıklı ya da tamamen kullanıyor. Her ne kadar yüzde 39’u şu anda genel ve özel bulutun dengeli biçimde kullanıldığı hibrit modelleri tercih etse de pek çok şirket için genel buluta geçiş yolu açık görünüyor: 2028 yılına kadar şirketlerin yüzde 65’i, kullanımdaki uygulamalarının yarısından fazlasını genel bulutta çalıştırmayı hedefliyor. Bulut öncelikli stratejiler ise yüzde 62 ile en çok tercih edilen yaklaşım. Aynı zamanda, şirketlerin büyük çoğunluğu çoklu bulut stratejileri izliyor. Bu sayede hem ölçeklenebilirlik ve inovasyon avantajlarından yararlanıyorlar hem de teknolojik bağımlılıkları azaltıyorlar.
Finansal operasyonların stratejik avantajı güçleniyor
Bulutun maliyet düşürücü rolü giderek azalıyor. 2024’te şirketlerin yüzde 67’si bulut kullanımıyla önemli ölçüde maliyet avantajı sağladıklarını belirtirken, bu oran 2025’te yüzde 61’e gerilemiş durumda. Bu eğilim, stratejik bir finansal operasyon (FinOps) yönetiminin gerekliliğini açıkça ortaya koyuyor. Rapora göre olgun bir FinOps çerçevesi; tüketimde şeffaflık sağlar, bütçe ile teknolojiyi birbirine bağlar ve sorumluluğu geliştirme ve işletme döngüsünün tüm aşamalarına yayar.
Güvenlikte bütünsel yaklaşım yaygınlaşıyor
2025 yılı ile birlikte, bulut güvenliği artık yalnızca teknik bir konu olmaktan çıkıyor ve şirket genelinde zorunlu bir uygulama olarak konumlanıyor. Bu nedenle güvenliğe giderek daha bütüncül bir yaklaşım benimsendiği görülüyor. Şirketler, güvenlik önlemlerinde seçici savunma yerine, sürekli izleme gibi proaktif uygulamalara yöneliyor. Sıfır güven yaklaşımları ve ilgili hizmetler yeni standart haline geliyor. Güvenlik olayları ise artık olağan kabul ediliyor ve şirketler de buna göre hazırlıklarını yapıyor.
Yapay zekâ, bulut tabanlı değer yaratma fırsatı sunuyor
Araştırmaya katılan şirketler, analiz çözümlerini giderek daha fazla bulutta barındırıyor; şirket içi (on-premise) ortamların önemi ise azalıyor. Analiz çözümleri en çok hiper ölçekli bulutlarda tutuluyor. Ayrıca, ankete katılan şirketlerin yüzde 92’si, yapılandırılmamış verileri analiz etmek ve özetlemek için büyük dil modellerinden (LLM) yararlanıyor. Üretken yapay zekâ alanında ise şu anda en çok, son kullanıcıların kişisel verimliliğini artıran araçlar öne çıkıyor. Bunun yanında, ilk şirketler yapay zekâ tabanlı performans ve uyumluluk izleme çözümlerini de kullanmaya başladı. Bu sistemler, özellikle insan ve makine arasındaki ara yüzlerde riskleri erken tespit etme imkânı sunuyor.