Son yıllarda, giderek daha fazla “Kullanıcı Türevli İçerik (User Generated Content-UGC)” haber programlarına girdi ve bunun da haklı bir nedeni var.
Yazan: Stuart Almond, Sony Avrupa Pazarlama Başkanı
Aslında birçok haklı nedeni var ve şimdiye kadar gördüğümüz UGC artışı henüz bir şey değil. Yeni bir Sony ve IHS Markit raporuna göre, 2025’e kadar gazeteci vatandaş sayısı her yıl yüzde 145 artacak. UGC ise tüm çevrimiçi içerikte, bu yılki yaklaşık yüzde 10’luk değerinden yükselerek yaklaşık yüzde 20’ye ulaşacak.
Dolayısıyla şimdi iki sorumuz var: haber kurumları sürekli artan bu UGC yığınından faydalanmalı mı ve nasıl faydalanmalı?
UGC neden kullanılsın?
Sosyal medya ve bloglar, haberleri daha interaktif hale getirdi bile. Kısa süreli, tek yönlü bilgi akışı yerine artık bir sohbet var. Herkes, bir dizi medya seçeneği üzerinden haberlere yorum yapabiliyor veya tepki verebiliyor ya da kendi haberlerini oluşturabiliyor. Birçok teknolojinin (akıllı telefonlar, sosyal medya, 4G ve yakında 5G) bir araya gelmesiyle ortaya çıkan demokratik güç, yalnızca sıradan vatandaşların içerik oluşturucu olmasını değil, aynı zamanda içerikleri neredeyse hemen paylaşmasını sağlıyor. Hatta kendilerine göre bir takipçi sayısına ulaşabiliyor ve yayıncılarla içerik paylaşabiliyorlar.
Yükselen UGC dalgası birçok avantajı da beraberinde getiriyor. Her şeyden önce, bu içerikleri edinip kullanabilen haber kurumları, haber ekibi göndermenin masrafları ve zaman yükümlülüğü olmadan, daha önce hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde sıcak haberleri sunabilme imkanı kazanıyor.
Çekim kalitesinin profesyonel bir prodüksiyon ekibine göre daha düşük olabileceği doğru. Ancak bu, son akıllı telefonlar sayesinde, eskiden olduğu kadar büyük bir sorun değil. Ve sıcak haber görüntüleri yayın kameralarıyla çekilmese de çeşitli görüş açılarından birçok görgü tanığının içeriklerini kullanabilmek haberciliği güçlendiriyor. Artık tek canlı akışa ve yerindeki muhabirlerin yaptığı ön kayıt koleksiyonuna bağlı olmayan prodüksiyon ekipleri, mümkün olan en ilgi çekici hikayeleri anlatmak için bir sürü içerik arasından seçim yapabiliyor.
Üstelik olay gerçekleşirken haberi çekme kapışmasının baskısı da azalacağı için, gazeteciler, yeni gelişmeleri takip etmek, olayları analiz etmek ve hikayeleri daha derinlemesine incelemek için serbest çalışabilme fırsatına kavuşacaklar. Medya şirketleri UGC’yi daha iyi kullandıkça, eğitimli ve uzman gazetecilerin kullanıcı tarafından oluşturulan içerikleri birbirine bağlayarak bilgilendiren, ikna edici anlatımlar oluşturması sayesinde, aslında yayın kalitesi de artabilir. Bununla birlikte dünya çapında neredeyse her kentten sıradan vatandaşların içerikleri ile habercilik, ulusal ve uluslararası olmanın yanında aşırı derecede yerel bile olabilir. Bunları kim istemez ki?
UGC ve Sahte Haber
Bu yılın başlarında, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’ndeki (MIT) araştırmacılar, Sahte Haberlerin gerçek haberlere göre daha çok kişiye ulaştığını ve daha hızlı yayıldığını öğrendi. Bu da tüketicilerin, kaliteli haberciliğe orijinallikten daha az ilgi gösterdiği fikrini destekliyor. Dolayısıyla tüketiciler sosyal medya akışlarında daha orijinal haberleri takip ettiği için, sosyal medyada daha fazla UGC hacminin “geleneksel” medya kurumlarını yavaş yavaş baltalayarak insanları bu kurumlardan uzaklaştıracağına dair endişeler olması da şaşırtıcı değil.
Ama bu Sahte Haber çağında, The Times ve The Guardian gibi çevrimiçi gazetelere abonelik sayısı aslında arttı. Belki de ortada dolaşan onca içeriğin güvenilmezliğine bir tepki olarak, tüketiciler gerçeği öğrenmek için daha saygın, güvenilir kaynaklara yöneldi. Haber kurumları, içeriklerinin edinilmesinin, oluşturulmasının ve dağıtımının tüketicilerin son gelişmelere yönelik açlığına ayak uydurmasını sağlayabilirse geçerli kitlelerini koruyabilir ve yeni kitlelerle uzun süreli ilişkiler kurabilir.
Haber kurumları, kullandıkları UGC’nin gerçekliğini güvenilir bir şekilde doğrulayabilirse bir taşla iki kuş vurabilirler: orijinal UGC’nin paylaşılabilirliği ve daha geleneksel gazeteciliğin güvenilirliği.
Ama bu değişim veya herhangi bir değişim gerçekleşmeden önce, haber kurumları bunca içeriği yönetme ve depolama kabiliyetlerini değerlendirmeli ve desteklemeli. Bu kabiliyetin, gelecek yıllarda bekleyebileceğimiz içerik hacimleriyle büyüyerek ölçeklenmesini sağlamalı. Bu, kolay bir iş değil ve muhtemelen ancak otomasyon ve yapay zeka ile başarılabilecek bir iş.
Daha fazla içerik, daha akıllı iş akışları
Yapay Zeka (AI) yeni bir şey değil ama yayın sektörüne daha kısa bir süre önce girdi: Bir IABM son kullanıcı anketine göre, şimdiye dek medya teknolojisi alıcılarının onda birinden azı (yüzde 8), bir şekilde yapay zekayı benimsemiş. Ancak yüzde 56’sı gelecek birkaç yıl içinde benimsemeyi planlıyor.
Bu arada çevrimiçi yayıncılar çok daha ileride; Reuters Gazetecilik Bilimi Enstitüsü’nün anket yaptığı kişilerin neredeyse dörtte üçü zaten bir AI biçimi kullandığını belirtiyor. Bu AI kullananların üçte birinden fazlası, iş akışlarını otomatikleştirmek için bu teknolojiyi benimsemiş.
Daha akıllı iş akışları, pekala da haber yayını prodüksiyonunda UGC’nin başarısında belirleyici faktör olabilir, özellikle de geliştirilebilecek bu kadar çok alan varken: birçok sosyal medya platformundan UGC toplama, içerik doğruluğunu onaylamak için yüz ve yer tanıma teknolojisi kullanma, altyazı üretme ve içerik kullanma izni alma. Ama belki de en önemlisi, otomatik meta veri oluşturma ve kaydetme daha verimli medya kütüphaneleri sağlayacak. İçerik hacimleri büyüdükçe, hem arşivleme hem de kısa süreli depolamada AI kullanmak, belki de herkesten önde olmanın tek yolu olabilir.
Daha fazla video, daha büyük fırsat
24 saatlik haber dolaşımı ve her yerde talep üzerine içerik beklentisi ile videoya olan açlık doyumsuz seviyede. IHS Markit tüketici araştırmasında, mobil kullanıcıların neredeyse yüzde 40’ının her gün ve neredeyse dörtte üçünün de haftada bir veya daha fazla cihazları üzerinden video içeriklerine eriştiğini tespit etti.
Profesyonel gazeteciliğe bir tehdit oluşturmaktan çok uzak olan UGC, haber kurumlarının tüketici beklentilerine ve tercihlerine hitap etmesi için inanılmaz bir fırsat barındırıyor. Günümüzün medya şirketleri, eğitimsiz içerik toplayıcıları ile aç içerik tüketicileri arasındaki hayati bağlantı, gazetecilerin gurur duyduğu kaliteyi ve standartları sürdüren profesyonel filtre olabilir. Ama bunlar, ancak doğru sistemler ve süreçlerin yerleştirilmesiyle ve onlara rehberlik edecek bir strateji ile yapılabilir.