Hızlandırılmış ve benzeri görülmemiş bir değişimin ardından birçok çocuğun hayatı “bir gereklilik olarak dijital” hale geldiğinden, uzaktan eğitim ve öğretim gerçeği küresel eğitimin en önemli unsurlarından biri oldu.
Yazan: Dell Technologies Türkiye Son Kullanıcı Çözümleri Grubu Ülke Satış Lideri Ümit Yeşiltaş
Dünyanın birçok yerinde çocuklar fiziksel sınıflara dönüş yapsa da, teknoloji an itibarıyla eğitim ve öğrenimin temel bir unsuru. Dijitalleşmenin sınıftaki rolü söz konusu olduğundaysa artık dönüşü olmayan bir noktanın da ötesindeyiz.
Bunu, kurumların yüzde 94’ünün en az bir uzaktan eğitim türü için politikalar geliştirdiği son bir yıl içinde dünya genelinde eğitim alanında yaşanan dijital geçişlere baktığımızda da görüyoruz. Yapılan çalışmalardan ders çıkarmak ve bunların üzerine sistemi kurmak öğrenim deneyimlerini, öğretim yeteneklerini ve öğrenci başarısını geliştirmede büyük önem taşıyor. Ancak mümkün olanın en iyisini yapmanın ve deneyimi en üst düzeye çıkarmanın yolu bağlanabilirlik, erişebilirlik ve küresel bir dijital kapsayıcılık kültüründen faydalanmaktan geçiyor. Toplumun tamamı için gerçekten küresel, adil ve geleceğe dönük bir öğrenim ortamınıysa ancak tüm bu unsurları etkin bir şekilde ele aldığımızda oluşturabileceğimizi görüyoruz.
Öte yandan; eğitim alanında yaşanan eşitsizlikler 2020’nin ilk çeyreğinde en üst noktaya ulaştı. Dünya genelinde 191 konumda okulların kapatılması 1 milyardan fazla çocuğu etkiledi ve çok büyük oranda öğrenim saati kaybedildi.
Dijital öğrenimin benimsenmesi, dünya genelindeki farklı yaş grupları ve topluluklarda değişen düzeylerde gerçekleşti. Eğitim İzleme Raporu 2020’ye göre, Türkiye’de hanelerin internet erişimi yüzde 68 ila yüzde 88 arasında değişirken, okul çağında çocuğu olan yoksul hanelerde yüzde 39 gibi oldukça düşük bir orana sahip. Ayrıca 3 ve daha fazla çocuklu hanelerde bu oranın daha da düştüğü görülüyor.
Dünya genelindeyse durum biraz daha farklı. Kuzey Amerika ve Avrupa’da çocukların yüzde 80’inden fazlasının internet erişimi bulunuyor. Bu oran, Orta Doğu ve Latin Amerika’da yüzde 70, Asya’da yüzde 55 ve Afrika’da yüzde 40’a geriliyor. Küresel anlamda toparlanma başlarken bu tabloyu daha adil ve eşitlikçi bir duruma getirmemiz gerekiyor. Elimizdeki yenilikçi araçlardan etkin bir şekilde faydalanarak daha iyisini inşa etmeli, dijital katılımı daha fazla desteklemeli ve teşvik etmeliyiz.
Dijital Kültür: Güçlü temeller üzerine daha iyi inşa etmeliyiz
Teknoloji, eğitim sektörünü okul öncesi eğitimden yüksek öğrenime kadar küresel ölçekte yeniden şekillendiriyor. Son yıllarda her seviyeden öğrenci, kendi öğrenim ihtiyaçlarını karşılamak ve işgücüne hazır olmak için teknolojiden faydalanıyor.
Cihazlardan ve bağlantıdan çok daha fazlası olan bu yolda, insanlar eğitim deneyiminin merkezinde yer alıyor. Bu nokada yeni teknolojilere dayalı eğitim modellerinin sunabileceği tüm faydalardan gerçek anlamda yararlanabilmek adına teknoloji erişiminin ve öğrenme kültürünün de gelişmesini sağlamamız gerekiyor. Örneğin, okullarda bilgisayar kullanımı tek başına yeterli olmayacaktır. Öğretim yöntemlerinin veriye dayalı teknolojiler etrafında yeniden tasarlanması gerekir. Öğrenimin verimliliğini en üst düzeye çıkarmak için geleceğe dönük dijital kültürler teşvik edilmelidir. Öğrencileri, uzun vadede desteklemeye devam etmek için dijital dönüşümün tüm yönlerini kapsayan sürdürülebilir bir stratejik yaklaşım geliştirmek büyük önem taşıyacaktır.
Peki, eğitim sektöründeki dijital dönüşüm aslında nasıl görünüyor?
Öncelikle, geniş bant internet erişiminden bağımsız olarak tüm öğrencilerin dijital sınıflara ve öğrenim materyallerine erişim imkanı sunan, kapsamlı mobil operatör desteğine sahip cihazlara ulaşabilmesi gerekiyor. Çünkü ancak küresel olarak bağlı sanal bir sınıf, dil, anlama tarzı veya coğrafyadan bağımsız olarak tüm öğrencilere öğrenim olanağı tanıyor. Gelişmiş bağlantı ve çevik hibrit bulut yönetimi, bilim, tasarım veya mühendislikle ilgili zorlu yazılım uygulamalarının kullanımında kesintisiz iş akışları anlamına geliyor. Hibrit bulut altyapısı, çevrimiçi sınıfların yanı sıra kaynaklara okul içi ve okul dışından erişim sağlıyor. Aynı zamanda tüm öğrencilerin, modern ve erişilebilir eğitim için temel gereksinimlere sahip olmaları açısından sağlam cihazların ve video iş birliği araçlarının erişilebilir kılınması anlamına geliyor. Ancak teknoloji konusunda deneyimi olmayanların dezavantajlı duruma düşmemeleri için hem çocukların hem de ebeveynlerinin dijital okuryazarlık becerilerini geliştirmek de gerekiyor. Bu noktada dijital odaklı öğrenim kaynaklarının kararlı çabalarla desteklenmesi büyük önem taşıyor. Çünkü söz konusu süreç, yerinde öğretim yöntemlerinin ve kaynaklarının ötesine geçiyor ve öğrencilerin okuldan çıktıkları andan itibaren dijital öğrenimden faydalanabilmelerini sağlamaya dönüşüyor.
Geleceğin sınıfında ön sıralar
5G’nin yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, yeni teknolojiler çevrimiçi hale gelecek. Daha önce hayal dahi edilemeyen heyecan verici eğitim fırsatları ortaya çıkarken, eğitimciler ve öğrenciler için olasılık kapsamı katlanarak artacak.
Sanal gerçekliği sınıflara taşıyarak, eğitim içeriklerini ve sınıfları bir eğlence alanına dönüştürmenin ve böylece dersleri daha etkileşimli ve sürükleyici hale getirmenin sunacağı olanakları gözünüzün önüne getirin. Yapay zekanın, hem idari hem de etkileşimli görevlerde öğretmenin rolünü daha da güçlendirdiğini hayal edin. Yüksek öğrenim açısından baktığımızda, HPC (Yüksek Performanslı Bilgi İşlem), üniversitelerde araştırmaları hızlandırıyor ve daha fazla veri akışı sağlıyor. Analiz söz konusu olduğunda hızın gerçek anlamda ne kadar önemli olduğunun altını bir kez daha çiziyor. Verileri daha hızlı yöneten ve işleyen bir ekosistem tasarlamak, ister bir sonraki pandemiyle ışık hızında mücadele etmek ister kanser hastaları için sonuçları ışık hızında değiştirmek olsun, gelecekte çığır açan keşifler yapılabilmesini mümkün kılacak.
Eğitim alanında yöneticiler, yenilikçi teknolojilerden faydalanarak öğrencilerin öğrenim şekillerini değiştirmekten öğretmenleri desteklemeye kadar, eğitimi devam ettirmekten çok daha fazlasını yapabilir. Dahası, eğitimin etkisi veriye dayalı teknolojilerle gerçek zamanlı olarak çok daha iyi değerlendirilebilir. Bu da etkiyi ölçmeyi ve yeni içgörüler elde etmeyi sağlar. Ancak, yeni fırsatları yakalamadan ve işin geleceğine güçlü bir şekilde hazırlanmadan önce dijital temellerin çok iyi atılması gerekir. Eğitim için dijital bir stratejinin başarıyla uygulanması nüans, vizyon ve iş birliği gerektirdiğinden eğitimcilerin hibrit öğrenim modelleri açısından bir sonraki adıma dikkatli bir şekilde hazırlanmaları gerekir.
Dijital sınıf doğru bir şekilde oluşturulmalı
Teknolojinin eğitim verimliliği üzerindeki etkisine yönelik McKinsey tarafından yapılan analiz, dijital öğrenim için gerçek değerlerin ön planda tutulduğu daha düşünceli bir yaklaşım gerektiğini gösteriyor. Analiz, sınıflarda teknolojilerin doğru bir şekilde kullanımına duyulan ihtiyacı ve dijitalleşmeyi tüm ders planlarıyla bütünleştirmenin faydalarını vurguluyor. Ayrıca, öğrenciler ve eğitimciler açısından başarılı sonuçların anahtarı olarak teknolojinin öğretim ortamı ve bağlamıyla doğru bir şekilde eşleştirilmesine işaret ediyor. Eğitim teknolojileri açısından en güzel sonuçsa teknoloji amaca uygun bir şekilde kullanıldığında ve öğrencilerle eğitimcilerin teknoloji konusunda bilgili olduklarında ortaya çıkıyor.1 Bu, değişimin büyük bölümü için kaçınılmaz. Ancak dijital sınıflar söz konusu olduğunda doğru olanı yapmak çok önemli. Dolayısıyla eğitim kurumlarından içerik sağlayıcılara, üçüncü taraf teknoloji iş ortaklarından STK’lere kadar geniş bir paydaş ekosistemi gerekiyor.
Net bir vizyonun ve bunu başarmak için gerekli araçların bulunduğu benzersiz bir yol ayrımında duruyoruz. Eğitime erişimdeki boşlukları kapatmaya, iddialı ve uzun vadeli beceri ihtiyaçlarını karşılayan yenilikçi, toplum odaklı ve geleceğe hazır bir ekonomik toparlanmayı desteklemeye çalıştığımız için dijital uçurumu kapatmak şimdiye kadar hiç bu kadar önemli olmamıştı. Tam da bu noktada eğitimi yeniden düşünmek, daha sağlam temellere dayanan bir dünya inşa etmemize yardımcı olacaktır. Hepimiz bunun öğrencilere öncelik vermekle başladığını biliyoruz. Zira teknolojinin toplumun en büyük zorluklarını çözme güçü de artık her zamankinden çok daha bariz.