Her şeyin dijitale dönüştüğü bir dünyada, karmaşık matematik formülleri temel alan yapısıyla geleneksel para birimlerinin dezavantajlarını ortadan kaldırmak üzere kurgulandı. Hiçbir merkezi otoriteye bağlı değil, kendi kurallarını kendi koyuyor ve milyonlarca kullanıcı hep birlikte denetliyor. Arkasında ne bir merkez bankası var, ne de bir hükümet. Ama yine de değerli, yine de yaygın ve popüler. Dijital dünyanın dijital para birimi Bitcoin’le ilgili tüm merak edilenleri bir araya getirdik.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 2006 yılında başlayan konut krizi, 2008 yılında büyük bir ekonomik krize yol açtı. Ülkenin finansal sistem çöktü, dev bankalar ardı ardına iflasını açıkladı, borsa çakıldı, işsizlik aldı yürüdü ve dev ülke ikinci dünya savaşından beri gördüğü en büyük ekonomik buhranın içine düştü. Kriz ABD gibi dünya ekonomisine yön veren ve dünyanın en yaygın para birimine sahip olan ülkesinde patlayınca, etkilerinin dünyanın diğer bölgelerine dalga dalga yayılması kaçınılmaz oldu.
Geçmişte pek çok kez yaşandığı üzere geleneksel finans sisteminin bir kez daha buhrana girdiği böyle bir dönemde Bitcoin’in ortaya çıkışı bir hayli anlamlı olsa gerek. 2009 yılının başlarında Satoshi Nakamoto takma adıyla tanınan kriptoloji uzmanının (veya uzmanlarının) prensiplerini ortaya koyduğu, tamamen dijital ortamda doğan, kendi kuralları çerçevesinde kendi ekonomisini oluşturan ve hiçbir merkezi yönetime bağlı olmayan yeni bir kripto para birimi anlayışı, acaba geleneksel finans yaklaşımının neden olduğu sorunları ortadan kaldırabilir miydi?
Uzmanların uzun süredir üzerinde tartıştığı yeni nesil dijital para birimlerinin ilk örneği olan Bitcoin, işte böyle bir ortamda dünyaya merhaba dedi.
Bitcoin: Dijital Dünyada “Dijital Doğan” Para Birimi
Bitcoin ve benzer kripto para birimlerini herhangi bir üçüncü şahıs veya şirketin, bankanın veya hükümetin müdahil olmadığı, tamamen matematiksel işlemler sonucunda dijital ortamda üretilen ve harcanan bir para birimi olarak özetlemek mümkün. Baştan belirlenmiş kendi kuralları haricinde hiçbir merkezi otoritenin denetimi altında değil. Yapılan harcamalara dair kayıtlar da yine bir banka veya hükümet tarafından tutulmak yerine, sistemin kurulduğu ilk günden itibaren yapılan tüm işlemlerin tek tek yazıldığı ve Bitcoin sistemine dahil olan herkesin ilk andan sahip olduğu açık bir defter üzerine yazılıyor. Bitcoin ile yapılan her alışveriş sonucunda el değiştiren Bitcoin miktarı bu deftere kaydediliyor ve güncel kayıtlar tüm Bitcoin kullanıcıları arasında paylaşılıyor. Tüm bunları işler hale getiren kodlar tamamen açık kaynak yapısına sahip, dolayısıyla sistem olabildiğince şeffaf.
Bu sistemin geleneksel para birimlerine kıyasla beraberinde getirdiği kendine özgü bazı avantajlar var. Örneğin Bitcoin ile ödeme yaparken herhangi bir aracı kullanmak, dolayısıyla yüksek komisyonlar ödemek zorunda değilsiniz (bu yönüyle özellikle küçük işletmeler ve uluslararası girişimciler açısından gayet cazip). Bitcoin kullanmak için gereken cüzdana sahip olmak sadece birkaç dakikalık bir iş ve herhangi bir bürokrasiye ihtiyaç duymuyor. Ayrıca hiç kimse herhangi bir sebeple cüzdanınızdaki varlığa el koyamıyor. Kendi kuralları haricinde herhangi bir regülasyona tabii değil, işlemler tamamen şeffaf. Dünyada var olabilecek toplam Bitcoin sayısı 21 milyonla sınırlandırıldığı için aşırı arz sonucunda enflasyon riski de taşımıyor.
İnternet üzerinde Bitcoin ve benzer kripto para birimlerinin tanımına baktığınızda genel olarak karşılaşacağınız bilgiler bu şekilde. Her şey gayet açık ve net görünüyor, ta ki ilk soruları sormaya başlayana kadar. Örneğin Bitcoin nasıl elde ediliyor? Kim dağıtıyor, nasıl keşfediliyor? Dijital ortamda üretilen bir para biriminin sınırsız bir şekilde kopyalanmasının veya defalarca kullanılmasının önündeki engel nedir? Sadece matematik işlemler sonucu elde edilen bir para biriminin bugün 10 milyar dolara ulaşan toplam piyasa değeri nereden kaynaklanıyor? Merkezi denetimin söz konusu olmadığı bir ortamda, sistemin sahip olduğu temel kuralların doğru işleyişini kim nasıl denetliyor?
Bu soruların önemli bir bölümünün cevabını bulmak için, yeni Bitcoin’lerin keşfedilmesini sağlayan süreç olan Bitcoin madenciliğinin derinlerine inmekte yarar var.
Karanlık Bitcoin Madenlerine Yolculuk
Dünya üzerinde on milyonlarca bilgisayarın yeni Bitcoin’leri keşfetmek için birbiriyle yarıştığı Bitcoin madenciliği denilen kavram, birçok kişinin ilk anda düşündüğünün aksine altın bulmak için toprağı kazar gibi mevcut bir veri yumağı içinde giderek daha karmaşık bir hal alan problemleri ilk çözen olup karşılığında ödüllendirilmekten ibaret değil. Aslında Bitcoin madenciliği yapan herkes, sistemin güvenliğini sağlamak için çalışan dünya geneline dağılmış de bir dağıtık süper bilgisayar ağının parçasına dönüşüyor. Peki nasıl?
Bitcoin ve benzeri kriptoya dayalı para birimlerinde ilk akla gelen risklerin başında dolandırıcılık gelir. Zira harcanan para elektronik bir kaydın bir taraftan diğerine aktarılmasından ibaret olduğu için, tıpkı bir yazılımı kopyalar gibi aynı parayı üst üste iki kez harcamak elektronik para birimlerinin işleyişi açısından büyük bir risk teşkil eder. Örneğin ben 1 Bitcoin karşılığında gidip bir Ahmet’ten bir bilgisayar satın alıyorum. Hemen arkasından da dönüp aynı Bitcoin ile Ayşe’den bir televizyon almaya yelteniyorum. Bu durumda sistem, yaptığım harcamalardan hangisinin gerçek hangisinin dolandırıcılık girişimi olduğuna nasıl karar verecek?
Bitcoin madenciliği yaparken aslında yapılan harcamaların doğruluğunu ve güvenilirliğini onaylamak üzere başlatılan bir sürece destek vermiş oluyorsunuz.
Bitcoin bunun için Blockchain, yani bizim blok zinciri adını verebileceğimiz bir sistem kullanıyor. Bunu da şöyle yapıyor: Yapılan alışverişlerin anında onayını vermek yerine, işlemleri bir zincir halkası üzerinde içinde biriktiriyor ve yapılan alışverişlerin doğrulama işini Bitcoin madencilerinin sahip olduğu işlem gücüne devrediyor. Yani siz Bitcoin madenciliği yaparken aslında yapılan harcamaların doğruluğunu ve güvenilirliğini onaylamak üzere başlatılan bir sürece destek vermiş oluyorsunuz. Dünya genelinde milyonlarca bilgisayar aynı anda kim hangi Bitcoin parçasına sahip, bunu hangi anda nereye harcamış, aynı parayı iki kere harcamaya yeltenen olmuş mu, birileri kayıtlarla oynamaya çalışmış mı durumlarını kontrol ediyor ve elde ettikleri sonuçları diğerlerinin sonuçlarıyla karşılaştırarak yapılan harcamaların geçerli olup olmadığına hükmediyor.
Ama iş burada bitmiyor. Bir zincir halkası içinde yer alan harcamaların Bitcoin kayıt defterine kalıcı olarak işlenebilmesi için bu halkanın bir de kendinden önceki zincire bağlanması lazım. Yani elinizdeki zincir baklasının bağlantısını bir şekilde gevşetmeniz gerekiyor ki, götürüp kendinden önceki uzun zincire bağlayarak zincirin kalıcı bir parçası haline getirebilesiniz.
İşte bu noktada hash adlı verilen bir kavram devreye giriyor.
Blockchain’in Sırrını Çözebilmek: Milyonları Peşinden Koşturan Yarış
Hash kavramını en basit şekilde son derece karmaşık bir problemin çözülmesi sonucunda elde edilen, doğrulaması kolay ama geri döndürülmesi ve tahmin edilmesi zor bir işlemin sonucu olarak tanımlamak mümkün. Mesela size “iki rakamı topladım ve sonuç 22 oldu” dediğimi varsayın. Bu sonuca ulaşmak için pek çok ihtimal ortaya atabilirsiniz. Örneğin 1 ile 21’i veya 13 ile 9’u toplamış olabilirim. Ama size 8 ile 14’ü toplayın dersem bulduğum sonucu kolayca doğrulayabilirsiniz.
İşte sistemde üretilen Bitcoin zincirine ait her halka, karmaşık bir matematik işlem sonucunda ortaya çıkan hash değeriyle birlikte geliyor. Bu değer aslında tamamen gelişigüzel değil. Biraz içerdiği Bitcoin transfer bilgilerine, biraz da kendinden önceki zincir halkasının hash değerine bağlı. Bitcoin bulmak için uğraşan bilgisayarlar bir yandan işlemleri doğrularken bir yandan da bu zinciri diğer zincirlere bağlayacak olan bu hash değerini ortaya koyan doğru işlemi bulabilmek için hesaplama yapıyor. En nihayetinde biri doğru sonucu veren işlemi buluyor, diğer bilgisayarlara “ben buldum” diye mesaj gönderiyor. Diğer bilgisayarlar işlemi ve sonucu doğruladığında işlemi bulan kişi zincirin bu halkasına atanmış olan Bitcoin’leri ödül olarak alıyor. Ardından halka uzun zincire bağlanıyor, içeriğindeki tüm kayıtlar deftere işleniyor ve kalıcı hale geliyor.
Sistemin mucidi Satoshi Nakamoto bunu öylesine kurgulamış ki, ilgili hash değerine ulaşmak için çözülmesi gereken işlemin zorluğu o an dünyada Bitcoin bulmak için uğraşan bilgisayarların toplamının işlem gücüne uyum sağlamak için sürekli değişiyor. 2009 yılında yalnızca birkaç tane kişisel bilgisayar bu iş üzerinde çalışırken de problemin çözülmesi için gereken süre yaklaşık 10 dakikaydı, bugün dünyanın ilk 500 süper bilgisayarının toplam işlem gücünün on binlerce katına sahip küresel bir bilgisayar ağı bu iş üzerinde uğraşırken de süre yine 10 dakika.
Tüm bu zahmetin bir sebebi de kayıt defteri üzerine yazılı olan geçmiş harcamaları değiştirmeye dair yapılacak olası müdahaleleri zorlaştırarak imkânsız hale getirmek. Düşünün ki bir halkadaki kaydı değiştirerek kendiniz için bundan fayda elde etmek, yani işlem tarihçesini değiştirerek sistemi menfaat sağlamak üzere kandırmak istiyorsunuz. Bunu yapabilmek için sadece o halkadaki değil, o halkaya gelene kadarki bütün bir zincirdeki sistemin kurallarına uygun yeni hash formülü bulmak zorundasınız. Üstelik de bunu tüm Bitcoin camiasından daha hızlı yapmak zorundasınız.
2009 yılında yalnızca birkaç tane kişisel bilgisayar bu iş üzerinde çalışırken problemin çözülmesi için gereken süre yaklaşık 10 dakikaydı. Bugün dünyanın ilk 500 süper bilgisayarının toplam işlem gücünün on binlerce katına sahip küresel bir bilgisayar ağı bu iş üzerinde uğraşırken de süre yine 10 dakika.
Kimsenin elinde böyle bir sistem olmadığı gibi, bunu gerçekleştirmek için harcanacak zaman ve enerji elde edilecek faydanın kat be kat üzerine çıkıyor. Bir örnekte sadece tek bir işlem kaydını değiştirmek için ihtiyaç duyulacak güçte bir sistemi kurgulamanın yüz milyonlarca dolara mal olacağından bahsediliyordu. Özetle sistemde ne kadar çok madenci varsa, sistem saldırı ve suistimallere karşı o kadar iyi korunuyor.
Bitcoin’in değeri nereden geliyor?
Gelelim bir diğer merak uyandırıcı soru olan Bitcoin’in değerinin nereden geldiğine. Bu aslında cevap vermesi zor bir soru. Örneğin Hazine ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın kontrolünde olan Türk Lirası’nı ele alın. Türk lirası değerli, neden? Çünkü emeğinizin karşılığını onunla alıyorsunuz, verginizi onunla ödüyorsunuz, alışverişlerinizi onunla yapıyorsunuz. Altın deseniz, dünya üzerinde sınırlı miktarda bulunan parlak ve değerli bir maden. Küresel piyasalarda para olarak daima bir karşılığı var. Petrol, çağdaş dünyanın enerji ihtiyacının karşılanmasında çok önemli bir yere sahip.
Peki, ama neden biz dizi bilgisayarın kafa kafaya vererek çözdüğü matematiksel işlemlerin sonucunda dağıtılan şifreli bir karakter dizisine bu kadar değer biçiliyor?
Bunu daha iyi anlamak için Bitcoin’e sadece bir para birimi olarak bakmamak lazım. Bitcoin sergilediği özellikler itibariyle üç farklı kavramın kesişim noktasını simgeliyor: Para birimi, hisse ve sosyal medya. İşin para birimi kısmını anlamak kolay, geleneksel para birimlerine kıyasla sunduğu avantajlara da daha önce değinmiştik. Hisseye olan benzerliği, Bitcoin ekosisteminin büyüklüğü arttıkça Bitcoin piyasasının toplam değerinin artması ve birim fiyatın hisse senetlerinde olduğu gibi sürekli dalgalanmasıyla açıklanıyor.
Ancak belki de Bitcoin’e değer verilmesinin en büyük sebebi, yapısının sosyal medyayla olan benzerliği. Bitcoin değerli, çünkü dünyadaki geleneksel finansal yapının zayıf kaldığı alanlarda çözüm sunuyor. Ayrıca çok fazla kişi tarafından kullanılıyor ve talep görüyor.
Unutulmaması lazım ki son dönemlerde dünyayı değiştiren her teknoloji arkasına kullanıcıları alarak büyüdü. Napster da böyleydi, Facebook da böyle büyüdü. Günümüzde güçlü bir sosyal etkiyi arkasına alan her platform hızla değer buluyor. Kendisinden sonra gelen Ethereum gibi platformların daha iyi işlevsellik sunma vaatlerine rağmen Bitcoin’in Ethereum’a oranla 10 kat daha değerli olmasının nedeni, çok daha fazla sayıda kullanıcının Bitcoin ekosisteminde yer alması.
Neticede arkasında yer alan teknik ne kadar etkileyici olursa olsun, kullanan olmadığı sürece herhangi bir teknolojinin anlamı yok. Bitcoin de gücünü aslında arkasında yer alan, kendisinde fayda bulan bir kullanıcı kesiminden aldığı için bu kadar değerli.
Şimdiki soru şu: Acaba Bitcoin bu sosyal etkiyi daha ne kadar devam ettirebilecek?
Not: Sitemizde Bitcoin ile ilgili merak edilen soruların cevaplandığı detaylı bir yazı daha kaleme aldık. Buradan okuyabilirsiniz.
Bilim ve Teknik dergisinin Ağustos 2016 sayısında yayınlanan yazımdan alıntılanmıştır.
Mükemmel açıklayıcı, aydınlatıcı bir yazı olmuş. İnsan içten içe diyor keşke vakti zamanında keşfetseymişim bunu diye ama işte sonuçta nasipten öte köy yok durumu çıkıyor ortaya.