ABD’de arama ve dağıtım pazarındaki rekabet koşullarını ele alan davada federal mahkemenin açıkladığı yeni yaptırımlar, dijital ekonominin geleceği açısından küresel bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emin Köksal, Google’a yönelik kararın yalnızca ABD pazarıyla sınırlı kalmadığını, Türkiye de dahil olmak üzere tüm dünyadaki düzenleyici kurumlar için güçlü bir referans çerçevesi sunduğunu vurguluyor.
Varsayılan ayarlar rekabetin merkezine yerleşiyor
Doç. Dr. Emin Köksal, ABD’deki kararın en önemli yanının, dijital pazarlarda rekabet gücünü belirleyen asıl unsurun artık resmi olarak “varsayılan ayarlar” olduğunun kabul edilmesi olduğunu belirtiyor. Köksal’a göre bu, uzun süredir akademik ve düzenleyici çevrelerde tartışılan bir konunun yargısal düzeyde netleşmesi anlamına geliyor. Köksal şöyle açıklıyor; “Mahkeme, ‘varsayılan arama motoru’ ve benzeri anlaşmalar yoluyla rekabetin bozulduğu yönündeki tespiti artık çok net şekilde kayda geçiriyor. Bugün dijital pazarlarda rekabet, çoğu zaman hangi hizmetin daha iyi olduğundan ziyade, hangisinin kullanıcıyla ilk temas ettiği noktasında şekilleniyor. Mahkemenin getirdiği süre sınırı ve münhasırlık yasağı, tam da bu ilk temas avantajını dengelemeye yönelik. Bu durum yalnızca teknik bir ayar meselesi değil, pazarın yapısını doğrudan etkileyen stratejik bir unsur.
Milyar dolarlık anlaşmalar varsayılan olmanın gerçek değerini gösteriyor
Köksal, kararın ekonomik boyutunun da göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade ederek sözlerine şu şekilde devam ediyor; “2022’de Apple’a yapılan 20 milyar dolarlık ve 2020–2023 arasında Samsung’a yapılan yaklaşık 8 milyar dolarlık ödemeler, varsayılan ayarların rekabeti ne derece belirlediğini açıkça gösteriyor. Bu anlaşmalar yalnızca bir tercih değil, pazarın işleyişini belirleyen güçlü bir kaldıraç. Mahkemenin bu alanı düzenlemesi, dijital platform ekonomilerinde yerleşik güç dengesini yeniden tanımlıyor.”
Veri erişimi ve teknik asimetrilerde yeni bir çerçeve
Kararın yalnızca varsayılan ayarlarla sınırlı olmadığını vurgulayan Köksal, veri paylaşımı alanına getirilen yükümlülüklerin de son derece önemli olduğunu söylüyor; “Rakip hizmetlere belirli koşullarda veri erişimi sağlanması, yıllardır konuştuğumuz teknik asimetrilerin ilk kez bu kadar somut bir düzenleme ile ele alınması anlamına geliyor. Yapısal bir ayrıştırma yapılmıyor olabilir; ancak pazar kilitlenmesini azaltmaya dönük ciddi bir adım atılmış durumda. Bu yönüyle karar, rekabeti yalnızca cihazdaki konum üzerinden değil, veri üzerinden de güçlendirmeyi amaçlıyor.”
Türkiye’de yıllardır tartışılan sorunlarla doğrudan paralellik
Köksal, ABD’deki düzenlemelerin Türkiye bağlamıyla yakın ilişki taşıdığını belirterek; “Münhasırlığın yasaklanması ve varsayılan ayarların süreyle sınırlandırılması, Türkiye’de Android ve arama dosyalarında uzun zamandır tartıştığımız uygulamalarla birebir örtüşüyor. ABD’deki yaklaşım bizim yıllardır ortaya koyduğumuz sorun alanlarını küresel ölçekte de doğruluyor. Bu gelişmeler Türkiye’deki küresel stratejilerin gözden geçirilmesine yönelik baskıyı artıracaktır” dedi.
Yeni yasal düzenlemelerle dijital pazarda alan açılacak
Köksal ayrıca, Türkiye’de dijital şirketlerin hâkim konumlarını sınırlamayı ve yeni oyunculara alan açmayı hedefleyen rekabet hukuku değişikliklerinin de gündemde olduğunu hatırlatıyor: “Rekabet Kanunu’nda ve ilgili yönetmeliklerde yapılan veya planlanan değişiklikler, dijital pazarlarda dominant konumların güçlenmesini önlemeyi ve alternatif hizmetlerin pazara girişini kolaylaştırmayı amaçlıyor. ABD’deki yeni yaptırımlar ve geçmiş dönemdeki AB kararları, bu çerçevede Türkiye’nin hamlelerini destekleyen küresel bir referans niteliği taşıyor.”
Türkiye’nin düzenleyici gündemi için güçlü bir yönlendirme
Köksal’a göre karar yalnızca teknik bir düzenleme değil, aynı zamanda Türkiye’nin dijital rekabet politikasının geleceği açısından dikkate alınması gereken önemli bir işaret; “Rekabet Kurumu’nun geçmiş kararları ve daha proaktif bir dijital piyasa düzenlemesi ihtiyacı, ABD’deki bu kararla uluslararası ölçekte daha güçlü bir zemine kavuştu. Bu sadece bir teyit değil; Türkiye’nin dijital rekabet politikasını hızlandırması gerektiğine dair açık bir hatırlatma niteliğinde.”
Köksal, kararın tüm dünyada platform stratejilerinin yeniden değerlendirilmesine yol açacağına ve Türkiye’nin bu dönüşümü yakından izlemesi gerektiğine dikkat çekiyor.



