Sıradan Dijital İşlemlerin Arkasına Saklanan 5 Siber Tehdit

Zararsız gibi görünen ya da tanıdık gelen dijital ögelerin ardına gizlenen siber tehditler, kullanıcıların dikkatinden kolayca kaçabiliyor. Kullanıcıları sosyal mühendislik ve algı yönetimi ile hedef alan bu tehditler, siber güvenlik farkındalığını her zamankinden daha kritik kılıyor. Dijital dünyada güvende kalabilmek her bağlantıyı sorgulamanın ve güncel siber güvenlik önlemleri ile donanmanın zorunluluk olduğunu belirten WatchGuard Türkiye, Yunanistan ve MEA Bölge Müdürü Yusuf Evmez, zararsız görünen ancak çok tehlikeli olan 5 siber tehdidi sıralıyor.

Göz alıcı bir tasarıma sahip sahte uygulamalar, ikna edici dil kullanılan e-postalar ya da güvenilir görünen bağlantılar, kullanıcıların farkında olmadan tehditlere maruz kalmasına neden olabiliyor. Genellikle sosyal mühendislik teknikleriyle desteklenen bu tür saldırılar, kullanıcıların dikkatsiz davrandığı anları fırsata çevirmeyi hedefliyor. Üstelik bu tehditler sadece bireysel kullanıcıları değil, kurumların iş sürekliliğini ve marka itibarını da ciddi şekilde riske atabiliyor. Siber güvenliğin yalnızca teknik yöntemlerden ibaret olmadığını, kullanıcıların tehditleri tanıma, sorgulama ve bilinçli karar verme farkındalığı ile bir güvenlik bütününü kapsadığını ifade eden WatchGuard Türkiye, Yunanistan ve MEA Bölge Müdürü Yusuf Evmez, zararsız görünen ancak çok tehlikeli olan 5 siber tehdidi sıralıyor.

1. Neredeyse Gerçeğiyle Aynı Olan Kimlik Avı Saldırıları: Artık yalnızca ikna edici bir e-posta, tek bir tıklama ya da anlık bir dikkatsizlik, kullanıcıların tehditlere maruz kalmasına neden olabiliyor. Saldırganlar, kullanıcıları kandırmak için banka, iş arkadaşı ya da şirket içi sistemler gibi güvenilir kaynakları neredeyse birebir taklit eden içerikler üretiyor. Genellikle “[email protected]” gibi küçük alan adı farkları, “hesabınızı hemen güncelleyin” gibi aciliyet hissi yaratan mesajlar ya da dikkatli bakıldığında fark edilebilecek tutarsız marka ögeleri bu sahte içeriklerin en belirgin ipuçlarını oluşturuyor.

2. Hala “İyi Çalışan” Eski Yazılımlar: Eski bir yazılımın işlevini hala sürdürüyor olması, onun güvenli olduğu anlamına gelmiyor. Siber güvenlik söz konusu olduğunda, güncellenmeyen yazılımlar zaman içinde tehdit haline geliyor. Güncelleme almayan işletim sistemleri, unutulan tarayıcı eklentileri ya da özellikle uzaktan çalışan cihazlardaki yamalanmamış altyapılar, kuruluşları saldırılara karşı savunmasız bırakıyor. Güvenliğin sürekliliği için hayati önem taşıyan güncellemeler, günlük dijital hijyenin ayrılmaz bir parçası olarak görev alıyor.

3. Kurum İçinden Gelen Riskler: Kurum içinde çoğu zaman iyi niyetle yapılan hatalar ciddi güvenlik açıklarına yol açabiliyor. Eğitim eksikliği, açık iletişim kanallarının yetersizliği ya da zayıf şifre politikaları bu hataların temel nedenleri arasında yer alıyor. Kurumların güncel teknolojiyle birlikte insan faktörünü de dikkate alan bir güvenlik kültürü oluşturması, mevcut riskleri en aza indirmenin anahtarını oluşturuyor.

4. Güvenlik Ekibinin Kör Noktası Gölge BT: İş süreçlerini hızlandırma niyetiyle başlatılan bazı bireysel çözümler, zamanla kurumsal ağlarda önemli güvenlik açıklarına dönüşebiliyor. Gölge BT olarak adlandırılan bu durum, çalışanların resmi onay ya da kontrol olmadan kendi seçtikleri yazılım veya donanımları kullanmasıyla ortaya çıkıyor. Kişisel USB’lerin takılması, ücretsiz dosya paylaşım araçlarının indirilmesi ya da bilinmeyen uygulamaların kurulması gibi işlemler, güvenlik ekiplerinin erişemediği kör noktalara neden oluyor. Gölge BT uygulamaları, zayıf şifreleme, eksik erişim denetimi gibi zaaflarla birleştiğinde hem veri kaybı hem de sistem bütünlüğü açısından büyük tehditler oluşturuyor.

5. Yanlış Yapılandırılmış Bulut Hizmetleri: Bulut teknolojileri, iş süreçlerinde esneklik ve verimlilik sağlıyor. Ancak güvenlik açısından yanlış yapılandırılan bir bulut ortamı tehlikeleri beraberinde getiriyor. Hassas verilerin herkese açık bir depolama alanında bulunması, geniş yetkilere sahip unutulmuş yönetici hesapları ya da çok faktörlü kimlik doğrulamanın (MFA) etkin olmaması bu risklerin başında yer alıyor. Bulutun sunduğu gücü güvenli bir şekilde kullanmak için güvenlik bilincine sahip yönetişim politikalarının izlenmesi kritik rol oynuyor.

Sizin de bu konuda söyleyecekleriniz mi var?